HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

26 Aralık 2013 Perşembe

http://mulksuzlestirme.org/

http://mulksuzlestirme.org/
Mülksüzleştirme Ağları

Kentsel dönüşümün sermaye-iktidar ilişkileri üzerine kolektif veri derleme, haritalama ve yayınlama çalışması
“Mülksüzleştirme” ne demek?
Mülksüzleştirme, bizlere - yani kamuya- ait olan kamusal alanlarımızı, bizlerin kararı sorulmadan kaybetmemiz demek. Bize ait olan arazilerin, binaların, meydanların, su kaynaklarının, sahillerin yine “bizler için” inşa ve/veya dönüşüm sürecine tabi tutulduğu söyleniyor, “kamu yararı”ndan bahsediliyor. Peki, gerçekten böyle mi? Örneğin, kuzey ormanlarının arazisinde havaalanı, köprü yapıldığında yeni bir “mülk”e mi sahip olacağız, yoksa ormanın katledilmesiyle mülksüzleşecek miyiz? Hali hazırda kullanımda olan akarsular ve dereler üstüne hidro elektrik santral (HES) yapıldığında o bölgede yaşayan halkın suyu devlet ve özel sermaye ortaklığıyla zorla elinden alınıyor, yani mülksüzleştiriliyor. Ayrıca bu tesislerin işletmeleri 49 yıllığına özel şirketlere verildiğinde bu hala kamunun ve dolayısıyla halkın tesisi midir?
......

24 Aralık 2013 Salı

DüşÜnSel: sıfır derece gölge zamanı

DüşÜnSel: sıfır derece gölge zamanı: eller açılıyor yıkanan avuntularla genelev kapılarında falcı kadınlar ve çağımız kadar hızlı uçuşuyor seraplı düşler tellendirilmiş...

10 Aralık 2013 Salı

112 madenci öldü... Bunlar sadece kayıtlı olanlar... | PUSULA - ZONGULDAK IN AÇILIŞ SAYFASI ::.

112 madenci öldü... Bunlar sadece kayıtlı olanlar... | PUSULA - ZONGULDAK IN AÇILIŞ SAYFASI ::.

11 yılda kaçak ocaklarda ölenlerin sayısı 112 kişiymiş. 
tabi bunlar kayıtlara yansıyanlar... kayıtdışı olarak çalıştırılan bu ocaklarda bilinenden daha fazla ölüm olduğunu düşünüyorum... 
bu arada kayıtlı (özel/ kamu) maden işletmelerinde bu yıl 90'a yakın kişinin öldüğünü de anımsatmak gerekiyor...

salim çalık

9 Aralık 2013 Pazartesi

hava iş' te-akp'li yonetim-donemi

http://www.sendika.org/2013/12/hava-iste-akpli-yonetim-donemi/

hava iş kongresinde yaşananlar yalnızca hava iş sendikası'yla sınırlı düşünülmemeli. bu kongre, kıdem tazminatı, özel istihdam büroları, çalışma ilişkilerinin esnekleştirilmesi, özelleştirmeler gibi konularda türk iş yönetiminin akp'ye "hizmet" etmeye devam edeceğini göstermiştir. akp'nin-thy'nin çıkardığı adaya tam destek veren türk iş yönetimi kendine muhalif bir sendika yönetimini devirmekle kalmadı, türk iş içindeki iyi-kötü direnen, hak savaşımı veren bir yönetimi devirmiş oldu. dolayısıyla türk iş'in direnen bir bileşenini etkisiz kılarken kendisini de iyice akp'ye bağlamış oldu...

salim çalık


Hayatımız Zonguldak: 4 Aralık Dünya Madenciler Günü: Bürokrasi Eğleniyo...

Hayatımız Zonguldak: 4 Aralık Dünya Madenciler Günü: Bürokrasi Eğleniyo...:                                                                                           KOCAMAN BİR PALAVRA: “Emeğin Başkenti Zong...

7 Aralık 2013 Cumartesi

MADENCİ

___I


saçı başı kömür içinde
gömleği kanlı
çizmelerinin terlettiği ayakları
______________________ıslak

yüzü kara kömür tozu
gözleri canlı
kömürden öğrenmiş içten yanmayı
çocuğu ağlamaklı
karısı yaslı
_______________23/7/89

___II

çıkar işinden
içinde
yılgı
umutsuzluk
bitmez evin yolu
uzadıkça uzar

____Armutçuk 89
salim çalık
GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.37)      




















Ruhsatsız kömür ocağı faciasında 1 kişi tutuklandı, 1 kişi aranıyor

Ruhsatsız kömür ocağı faciasında 1 kişi tutuklandı, 1 kişi aranıyor

6 Aralık 2013 Cuma

KARA / Fahri Bozbaş

04.12.2013'te kandilli (kdz ereğli)'de genel maden işçileri sendikası (gmis) armutçuk şubesi ile kandilli dayanışma evi derneği'nin birlikte düzenlediği dünya madenciler günü kutlamasında çekilmiştir.

“…
Gözümün yağına bak, kara
Tırnağımın dibine bak, kara
Yutkunduğumu göremezsin,
Ciğerimi bilemezsin
Ben aydınlığım sen kara

…”

Fahri Bozbaş


fahri bozbaş/ nostalji (sen aziz şehrim)

04.12.2013'te kandilli (kdz ereğli)'de genel maden işçileri sendikası (gmis) armutçuk şubesi ile kandilli dayanışma evi derneği'nin birlikte düzenlediği dünya madenciler günü kutlamasında çekilmiştir.

Nostalji

"Sen aziz şehrim, 
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin. 
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte, 
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan. 

Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin.
Ve aziz şehrim,
Şu anda seni terk etmem için
Her şey tamam.
Gemi hazır, yelken fora.
Fakat neden,
Ölülerim bırakmıyor yakamdan.”


Rüştü Onur

YÜREKLER YİNE DAĞLANDI, 4 MADENCİ YAŞAMINI YİTİRDİ

YÜREKLER YİNE DAĞLANDI, 4 MADENCİ YAŞAMINI YİTİRDİ


gazetenin haberine bakınca durum net olarak görülüyor aslında. kaçak ocağın girişinin fotoğrafında ocaktan kömür çıkarmak için kurulmuş ray sistemi göze çarpıyor... yani burada ciddi bir çalışma olduğu açık. üstelik söz konusu yer merkeze de oldukça yakın. yani adı kaçak ocak...

peki nasıl oluyor da, kaçak ocaklar bu kadar rahat çalışabiliyor? nasıl oluyor da, buradan çıkarılan kömürler hiçbir engele takılmadan tüketime (pazara) sunulabiliyor? nasıl oluyor da türkiye taşkömürü kurumu (ttk)'nun imtiyaz sahasında veya rödövans sözleşmesiyle buralarda işletme hakkını almış olan şirketlerin alanlarında bu kadar kolay kaçak ocaklar kurulabiliyor...?

o kadar çok soru var ki sorulması gereken... örneğin, hava kirliliğini önlemek gibi bir görevi olan belediyelere, şehircilik bakanlığı'nın, sağlık bakanlığı'nın taşra teşkilatlarına rağmen kaçak ocaklardan çıkarılan bu kömürlerin nem, kol, karbonmonoksit oranları, lavvarlanıp lavvarlanmadığı gibi denetimlerden nasıl kurtulabiliyor bu ocaklardan çıkarılan kömürler?

maliye'nin taşra denetçileri, trafik polislerinin yol denetimleri sırasında hiç mi bu ocaklardan çıkarılan kömürleri taşıyan araçlar denk gelmez? yani yasal gereklilikler, taşıma irsaliyesi, kömürün çıkarıldığı ocak, kg. miktarı, satış bedeli, ödenen vergi vb.birçok alanı ve kurumu ilgilendiren kaçak ocaklardan çıkarılan kömürleri hiçbir göz görmüyorsa... ölen madencileri kim görür?

bu yüzden valilik ve milletvekilleri sıradan bir bilgilendirme açıklaması yapmanın ötesine de geçmiyorlar. oysa valiliğin ve milletvekilinin görevi ölenlerin adlarını sıralayıp "ölenlere allah rahmet eylesin, yaralılara acil şifalar diliyoruz" demek değildir... önce insanların ölmeyecekleri koşulları ve denetimleri sağlamak, ardından da ttk'nın, yani kamunun malı olan taşkömürüne sahip çıkmaktır.

zonguldak işsizlik ve ölüm arasına sıkıştırılmış bir kent. dolayısıyla önce işsizliği çözme yönünde adımlar atıp, insanların 3-5 kuruş için ölmeyecekleri koşulların, olanakların sağlanması gerekiyor. geçtiğimiz yıllarda gördük, 1200 kişinin, 2000 kişinin kazmacı olarak ttk'ya alındığı mülakatlara 40 bin kişi başvurmuştu. kısacası zonguldak taşkömürüne mahkum... ne yazık ki, bu mahkumiyet 20 yıla yakın bir zamandır özel- kaçak ocaklara yönlendirilmiş durumda... ya işsizlik ya ölüm riskine rağmen ekmek parası...

06.12.2013
salim çalık

madenci anıtı

4 aralık dünya madenciler günü'nde kandilli (kdz ereğli) 'deki kutlamada gösterilen slaytlardan biri ... 7 ocak 2013'te kozlu'daki iş cinayetinde yasamını yitiren madenci eşlerinin 07.04.2013 'te 1 umut derneğinin düzenlediği istanbul'daki “vicdan adalet nöbeti” eyleminden görüntülerle geçmişten bugüne kısa bir tarihsel gezi...


madenci anıtı

ölümün çetelesi tutuluyor
______kentimin orta yerinde
ciğerleri tükenmiş
bir madenci Zonguldak

bakmayın adının anıt oluşuna
yılda bir günlük saygı duruşuna

adları bronz levhalara işlenmiş
beşbin insan beşbin can
taş çağı kadar uzaktalar
bronz ağlıyor
mermer çatlıyor utancından

salim çalık

4 aralık dünya madenciler günü kutlaması

….
Maden ocaklarındaki kazalarda iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemleriyle birlikte, madenlerdeki özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarının etkileri de dikkate alınmak zorunda. Kamuya ait ocaklardaki kazalarda ölüm oranları fazla gibi görünse de; çalışan işçi sayısı, üretim miktarı gibi unsurlar dikkate alındığında özel ocaklardaki kaza oranlarının çok yüksek olduğu görülecektir. Fakat neresinden bakarsak bakalım madenlerdeki kaza oranında Avrupa 1.si, dünya 3.sü olduğumuz gerçeği orta yerde duruyor.

Son yıllarda yaşanan grizu ve göçüklere bağlı kazalar kaza olmaktan çıkıp cinayete dönüşmüş durumda. Madencilik deneyimi ve birikimi olmayan şirketlere verilen galeri açma ve işletmecilik işleri, yeterli ve yerinde yapılmayan denetimler, ilgili bakanlıkların ilgisizliği, toplumun duyarsızlığı, sendikaların eylemsizliği ve suskunluğu bu cinayetlerin kanıksandığını da gösteriyor.

DENETİMSİZLİK ve KADERCİLİK

Çalışma Bakanlığı görünürde ocakları denetliyor. Fakat bu denetimler sonrasında bile büyük çaplı grizu ve göçüklerin (Balıkesir- Dursunbeyli, Bursa- Mustafa Kemal Paşa) yaşandığı gerçeği  şirketlerin korunduğu, işçilerin kar hırsına ve  üretimin artırılmasına kurban edildiğini kanıtlıyor adeta.

17 mayıs 2010 tarihinde TTK’ya bağlı Karadon Müessesesi’nde taşeron şirketin galeri açma işini yaptığı ocakta meydana gelen patlama sonrası başbakanın “mesleğin doğasında var” diyerek madencilerin ölümünü kadere bağlaması, çalışma bakanının “güzel öldüler” diyerek adeta dalga geçmesi denetimsizliği ve kaderciliği veciz biçimde dile getirmiş oldular.

Sendikaların ve meslek örgütlerinin bu kazalar sonrası açılan davalarda müdahil olmamaları ise üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konu belki de…
Kağıt üzerinde tüm işletmelerde iş güvenliği birimleri var. Fakat birçok maden işletmesinde grizu ve büyük çaplı göçüklere müdahale edebilecek tahlisiye birimleri yok. (Bu nedenle özel ocaklardaki grizu ve göçüklere müdahale için öncelikle TTK birimleri gönderiliyor.)
İşletmelerdeki iş güvenliği mühendis ve personeli o işletmenin çalışanı. Dolayısıyla maaşını, ek ödemelerini, terfisini vb. yapan işverenin iş güvenliği önlemleri başta olmak üzere, eksikliklerini, araç gereç gereksinimini, tehlike anında işin durdurulup ocağın boşaltılmasını sağlaması oldukça zor.

ÖNERİLER

Tüm işletmelerdeki iş güvenliğinden sorumlu müdür, başmühendis ve mühendisler görev yaptıkları işletmenin değil Çalışma Bakanlığı’nın kadrosunda olmalıdır. Böylece işten atılma, sosyal haklar, terfi gibi endişelerden uzak ve doğrudan bakanlığa karşı sorumlu olacağından gerekli önlemlerin alınması için müdahalede bulunabilecektir. (Bu personellerin maaşları çalıştıkları firma tarafından Çalışma Bakanlığı’nın hesabına yatırılabilir.)
Bakanlık bünyesinde işyeri denetimleri için kurulacak birimlerde; ilgili işyerindeki işçi ve kamu sendikalarının, meslek örgütlerinin temsilcilerinin bulunması sağlanmalıdır.

Özel ocaklar başta olmak üzere belirlenen eksiklikler grizu ve göçüğe neden olabilecek durumdaysa üretim durdurulmalı, bu eksikliklerin giderilmemesi durumunda maden işletmesi kamulaştırılarak çalışan işçilerin işsiz kalması önlenmelidir.

Kamuya ait ocaklar da dahil, taşeronlaştırmadan ve özelleştirmelerden vazgeçilmelidir. Aynı işyerinde birden fazla şirketin bulunması iş uyumunu ve ana işverenin denetimini engellemektedir.
Taşeronların çalıştığı ve neden oldukları kazalar sonrası ortaya çıkan tüm maddi ve manevi kayıplar, ocakta meydana hasar ve iş kayıplarının bedeli taşerondan tahsil edilmelidir.
Grizu ve göçükler başta olmak üzere iş kazaları sonrası görülen mahkemelerde işçi ve kamu sendikaları müdahil olmalıdır.

Sendikalar imzaladıkları toplu iş sözleşmelerinde iş güvenliğini düzenleyen maddelere sendika ve meslek örgütlerinin etkisini (hatta yetkisini) artıran hükümler için tüm güçlerini kullanmalılar.
Tüm maden işletmelerinde tahlisiye istasyonlarının kurulması zorunlu duruma getirilmeli, küçük ölçekli oldukları için tahlisiye istasyonu kurmaktan kaçınan fakat birbirine yakın ocakların ise ortaklaşa olarak tahlisiye istasyonları kurmaları Çalışma Bakanlığı tarafından düzenlenmelidir.


salim çalık

(not:4 aralık 2013'te "dünya madenciler günü" kutlamasında kandilli dayanışma evi adına yaptığım konuşmanın bir bölümüdür)
















5 Aralık 2013 Perşembe

http://www.sendika.org/2013/12/ekmek-parasi-tufan-sertlek/

"....
Yatağan’da özelleştirmeye karşı direnen işçiler kararlı bir mücadele sergiliyorlar. Daha önce Tekel işçileri çok daha kapsamlı ve doğrudan siyasal iktidarı (hükümeti) hedef alan bir mücadele süreci başlatmışlardı. Bunun yanında daha lokal, kimi kez Urfalı taşeron işçileri gibi kendi şehirleriyle sınırlı kimi kez Hacettepe direnişçileri gibi kendi işyerlerini veya çeperlerini etkileyen bir eylemlilikle emek mücadelesine katılıyorlar.
..."

KUTLAMA DEĞİL ANMA

KUTLAMA DEĞİL ANMA

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Maruti Suzuki workers prepare hunger strike in India | Industriall

Maruti Suzuki workers prepare hunger strike in India | Industriall

Hindistan: Tutuklu 147 işçiye özgürlük – açlık grevcilerini destekleyin

Hindistan’daki Maruti Suzuki fabrikası işçileri için, 18 Temmuz, polis ve yetkililer tarafından hayata geçirilen alçak bir sendika düşmanı kampanyanın yıldönümüne denk gelir. Baskılara son vermek için bir açlık grevi planlanmaktadır. Geçen sene 18 Temmuz’da yaşanan ve Maruti Suzuki’nin Manesar fabrikasında bir yöneticinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan şiddet içeren olaylardan sonra, 147 işçi kefaletle çıkarılma imkanı dahi tanınmadan Gurgaon hapishanesinde tutuldu. Bir diğer 66 işçi için ise, yine tutuklama kararları var. 2300 işçi işlerini kaybettiler ve binlerce aile için ekonomik ve duygusal olarak yıkım içinde. 23 Haziran’da Maruti Suzuki Çalışanları Sendikası (MSWU) yönetim kurulu, belirledikleri talepler etrafında, mücadelelerini ve dayanışma eylemlerini sürdürme kararı aldı. Açlık greviyle ilgili iki temel talep var, 1. Tutuklu işçiler ve aktivistler serbest bırakılsın, 2. Maruti Suzuki Manesar’ın 3 fabrikasında da çalışan işçilerin tamamı işlerine geri dönsünler. Yukarıdaki talepler karşılanana denk mücadele sürecektir.

22 Haziran 2013 Cumartesi

DüşÜnSel: (evet) yaşam biçimine müdahale edilmiyor

DüşÜnSel: (evet) yaşam biçimine müdahale edilmiyor: diyorlar ki; kimsenin yaşam biçimine müdahale etmedik, etmeyeceğiz. son 3-4 yıl içinde kaç tane toplu tecavüz vakası gerçekleşti bu ülked...

9 Haziran 2013 Pazar

DüşÜnSel: damlaya damlaya sel olan isyan

DüşÜnSel: damlaya damlaya sel olan isyan: gezi parkı’ndaki polis şiddetiyle başlayıp taksim direnişi’ne dönüşen ve ülke geneline yayılan direnişe karşı iktidarın verdiği ilkel v...

7 Haziran 2013 Cuma

DüşÜnSel: NELER YAPILMADI Kİ?

DüşÜnSel: NELER YAPILMADI Kİ?:                         “Neler yapılmadı ki? 81 ilde üniversite açtık. Harçları kaldırdık. Okullar açtık. Ekonomiyi düzelttik…”diyor başb...

5 Haziran 2013 Çarşamba

HEMA MADEN İŞÇİLERİNİN DENEYİMİ (GMİS NEREYE 5)

HEMA MADEN İŞÇİLERİ DENEYİMİ
(GENEL MADEN İŞ NEREYE 5)

            Hattat Holding’e bağlı Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) üyesi Hema Kandilli İşletmesi işçileri 04.06.2013 günü 16:00-24:00 vardiyasında iş bırakma eylemi başlattılar. Şubat ayında başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması ve ara buluculuk sürecinin de bitmesinin ardından işçiler sendikanın grev kararı almasını istemişlerdi.

            Hema Kandilli İşletmesi işçileri 2005 yılında bu yana çok sayıda eylem yaptı. Öyle ki, işletme yöneticilerinden birisinin daha önceki eylemlerden birinde; “Festivale çevirdiniz. Her yıl bir eylem yapıyorsunuz” sözü en açıklayıcı tespit. Bu yüzden 2000'li yıllarda Türkiye sendikal hareketi açısından Hema Kandilli İşletmesi işçilerinin ayrı bir yeri olduğu kanısındayım.

Örneğin  04.03.2007 tarihinde yaptıkları 3 günlük iş bırakma eyleminde; kazmacı maaşının 900 YTL.olmak üzere, en düşük  ücretin 600 YTl. olması, daha önceden verilen zam sözünün yeni ücret talepleri üzerinden verilmesi, İşçi Sağlığı İş Güvenliği Koruma Kurulu’nun kurulması, işin niteliğine uygun koruyucu teçhizat verilmesi ve miatlarının belirlenerek düzenli olarak değiştirilmesi, ilk yardık istasyonlarının kurulması, işveren tarafından verilen yemeklerin işyeri hekiminin de görüşleri alınarak yeterli kaloriye sahip yenilebilir tat ve çeşitte olması, işçilerin kendilerinin karşıladığı ulaşım giderlerinin maaşlarına yansıtılması (işveren tarafından ödenmesi), eylem nedeniyle işçilerin maddi ve manevi olarak zarar görmeyeceğinin sözünün verilmesi, ücret artışlarının 6 aylık dönemler olarak yapılması, taşerona devir sonrası hiçbir işçinin ücret ve sosyal hak kaybına uğramayacağının garanti edilmesi, ehliyet gerektiren işlerde ehliyetsiz işçi çalıştırılmamasını talep etmişlerdi.

Eylem sonrasında ise; 19.03.2007 tarihinde Hema Kandilli İşletmesi’nin işçilere yaptığı yazılı ve sözlü açıklamada “en düşük yer altı ücretinin 650 YTL., kazı ustasının 800 YTL. dolayında ücret olacağı, taşerona devir sonrası (25.03.2007) ulaşımın ve yemeğin taşeron firma tarafından karşılanacağı, ücretlerin ise 50 YTL.dolayında yeniden artırılacağı belirtildi. Böylece ücretler 700-850 YTL. net olurken özellikle köylerden gelenlerin 100 YTL. ulaşım giderinin de karşılanacak olması nedeniyle işçilerin talepleri gerçekleşmiş oldu.
            Hema işçileri aldıkları bu zamlarla TTK’ya 2006 yılında alınan kazı işçilerinin ücretlerini de geçmiş oldular. http://madencininsesi.blogspot.com/2008/07/zel-ocaklar-ne-kadar-uzak_28.html

21.08.2008’de maaşlarının geciktirilmesi üzerine 4 saatlik iş bırakma eylemi yapmışlar, işletme müdürün en geç 28.08.2008 tarihinde maaşların ödeneceği sözünü vermesi üzerine eylemlerini bitirmişlerdi.

            05.11.2008 tarihinde 24:00-08:00 vardiyasında başlattıkları iş bırakma eyleminde ise; "1) Ödenmeyen maaşlarımız ve yemek paralarımız hemen ödensin. 2) Bundan sonra ücretlerin ne şekilde, hangi tarihlerde verileceği yazılı olarak işçilere bildirilsin. 3) Taşeron firmalar arasındaki transferler sonucu eski çalışılan süreye ait kıdem tazminatı haklarının güvencesi verilsin. 4) 29 ekim cumhuriyet bayramında çalışmadıkları için ceza olarak verilen 3 günlük ücretsiz izinler iptal edilsin. 5) İşçilere imzalatılan sözleşmelerin birer sureti işçilere de verilsin." dediler.http://madencininsesi.blogspot.com/2008/11/hema-kandilli-iletmesinde-eylem.html

09.07.2009 tarihinde maaşlarının geciktirilmesi ve yemek ücretlerinin 8 ay ödenmemesi üzerine 16:00-24:00 vardiyasında iş bırakma eylemi yaptılar. İşverenin 12.07.2009’da maaşların ödeneceği sözünü vermesine rağmen eyleme devam kararı vermeleri üzerine diğer vardiyalardaki işçilerle birleşmelerini önlemek için  HEMA Kandilli Kömür İşletmesi işçileri ücretsiz izine çıkardı.http://madencininsesi.blogspot.com/2009/07/hema-kandilli-komur-isletmesinde-is.html  daha sonra işverenin verdiği kesin söz üzerine eylemlerine son verdiler.

14.12.2009 tarihinde ise; ocaklarda yangın çıkması sonucu üretimin düşmesi üzerine maaşlarından %20 kesinti yapılacağı söylentisi ve 2009 temmuz ayında söz verilmesine rağmen yemek ücretlerinin ödenmemesi üzerine ocağa girmediler. Bazı maden işçileri en son Bursa'da yaşanan maden dcağındaki grizuyu da anımsatarak; "Kelle koltukta ocağa giriyoruz. İşverenin bize söylediği işi yapıyoruz. Bugüne kadar iş kazası sonucu ölen ve sakat kalan arkadaşlarımız da oldu. Yaptığımız işin zorluğu ve riskini düşündüğümüzde bize reva görülen bu sefalet koşullarını kabul etmiyoruz. Tüm yetkililerin ellerini vicdanına koyup verdikleri kararı gözden geçirmeye, kamuoyunu hassas olmaya çağırıyoruz." dediler. http://madencininsesi.blogspot.com/2009/12/hema-kandilli-isletmesinde-eylem.html  
Bu tarihlerde ekonomik kriz gerekçesiyle hemen yanı başlarındaki Erdemir'de ücretlerin %35 düşürüldüğünü, bunu başka şirketlerin izlediğini anımsamamız gerekir.

TÜRKİYE’DE SINIF ADINA EN RADİKAL TALEP ve BAŞARI
(Taşeronlaştırmaya Son !!!)

16.12.2009 tarihinde yaptıkları ve Türkiye sınıf hareketi tarihinde bugün değilse bile gelecekte yerini alacağına inandığım en radikal ve uç taleplerle bir kez daha iş bıraktılar. Bu kez destek almak, kamuoyu yaratmak için GMİS başta olmak üzere Ereğli ve Zonguldak’taki meslek örgütlerine, stk’lara, 2009 yerel seçimlerinde kapılarını aşındıran muhalefet partilerine vs. gittiler, telefon etilen, e posta attılar. Ereğli ve Zonguldak kamuoyunun (CHP ilçe örgütü ve Kandilli Dayanışma Evi Derneği dışında) ses vermediği, yanlarına gelmediği koşullarda;
“Kendi çığlıklarıyla bulundukları alanın duvarlarını zorlayan ve çatlaklar yaratan Kandilli Hema İşletmesi'ndeki madenciler tüm yalnızlıklarına, eksikliklerine, deneyimsizliklerine rağmen başlattıkları ve üç gün boyunca işyerinde kuyubaşında yatıp kalkarak sürdürdükleri eylemlerinin sonucunda ana işveren durumundaki Hema Kandilli İşletmesi’nden;

İşyerindeki en büyük taşeronun sözleşmesini sona erdirerek, işçileri kendi kadrosuna geçireceği, geriye dönük tüm alacakları ödeyeceği, eylem gerekçesiyle işten çıkarmalar olmayacağı, makul bir süre sonrası ücretlerine iyileştirme yapılacağı sözünü aldılar.  Bu eylem sonrası işyerinde en fazla işçiye sahip olan taşeron şirketin sözleşmesi fesh edilerek işçiler Hema Holding kadrosuna geçirildiler. İlerleyen süreçte işletmedeki diğer 5 taşeron şirketin sözleşmesi de fesh edilerek tüm çalışanlar şirket kadrosuna geçti. http://madencininsesi.blogspot.com/2009/12/kandilli-hema-isletmesinde-eylem.html
Türkiye’de birçok sendikanın taşeronlaştırmaya karşıyız, işyerimizde taşeron istemiyoruz dediği koşullarda en kıdemlisi 4 yıllık olan Hema Kandilli İşletmesi işçileri yaptıkları eylemler ve kararlılıkları sonucu çalıştıkları taşeron şirketleri işyerinden çıkartarak ana işverenin kadrosuna geçirilmelerini sağladılar.
 
SENDİKAYA DOĞRU

14.12.2011 tarihinde ise maaşlarına zam yapılması, 1 ton yakımlık kömür yardımı ve ikramiye verilmesi talebiyle bir kez daha eylem yaptılar. Bu eylem en hazırlıksız eylemleri olması açısından da ayrı bir öneme sahip. Çünkü eylem öncesinde bazı işçiler 16:00-24:00 vardiyası başında; “uzun zamandır maaşlarına zam yapılmadığını, bu konuda da kendilerine bir açıklama yapılmadığını” konuşmak için gittikleri iş amirlerinin olumsuz ve incitici tavırlarına işçilerin karşılık vermesi üzerine çok sayıda kişinin işten çıkarılacağının söylenmesi, bazı kişilerin işten çıkarıldığının ilan edilmesi üzerine işçiler eyleme başladılar. http://madencininsesi.blogspot.com/2011/12/hema-iscisi-eylemde.html

Eylemin hemen ardından Hema İşletme yönetimi sorunu asayiş sorununa çevirerek işyerine jandarma çağırıp, kitleselleşmeyi engellemek için de işçi taşımacılığı yapan servis şoförlerini arayıp gece ve gündüz vardiyası işçilerini işe getirmemeleri söyledi. 15.12.2001 tarihinde işyeri kapısına “iş güvenliği nedeniyle 2. bir duyuruya kadar işyeri tatil edilmiştir.” yazısı asıldı. İşyerinde zorunlu ve acil işlerin yapılması için çalışacakları listesini asan işveren diğer işçilerin işyerine girmesini yasakladı. Bu arada işyeri içerisinde 100 civarında robokop konuşlandırıldı.
İşçiler 4857 sayılı iş kanununun 34. maddesi hükümleri doğrultusunda iş görme borçlarını yerine getirmediklerini, bunun eylem veya grev olarak tanımlanamayacağını; bölgedeki seçilmişlerin veya GMİS Armutçuk Şubesi yönetiminin arabuluculuğunda çözüme açık olduklarını ilan ettiler. Köylerdeki arkadaşlarının da gelmesiyle işyeri önünde 450-500 kişilik kitle oluşturan Hema işçileri giriş kapısı önüne kurdukları çadırlarla kararlılıklarını da gösterdiler.

Başta GMİS Armutçuk Şubesi’nin yoğun desteğinin verdiği moral, daha önceki eylemlerinin tersine çok sayıda kurumun temsil düzeyinde de olsa ziyaretlerine gelmesi işçilerin direncini daha da artırdı. Bu arada işçiler hazırladıkları döviz ve pankartları yol boyunca duvarlara, ağaçlara  astılar. İnternet üzerinden yerel medya sitelerine, sosyal paylaşım sitelerine, haber sitelerine, gazetelere taleplerini taşımaya çalıştılar.
6 gün boyunca işyeri önünde yatan madenciler bu eylem sırasında aldıkları destekten daha fazla baskı da gördüler. Özellikle eylemin 4.,5. günlerinde köylerde oturan işçiler evlerine üzerlerini değiştirmeye, gereksinimlerini karşılamaya gittikten sonra geri dönmediler. Böylece 6. güne gelindiğinde eylemdeki işçi kitlesi zayıflamış oldu. Bu zayıflığı da yakın çevrede oturanların eşlerini, çocuklarını, anne babalarını işyeri önüne çağırarak aşmaya çalıştılar; ki bunu da ilk kez yaptılar. Daha önceki eylemlerini kendileri (erkek erkeğe) yapan madenciler bu kez eşleri, çocukları, anne babaları ve arkadaşlarıyla işyeri önündeydiler. Bu arada Hema yönetimi bölgedeki çok sayıda muhtarı, bazı belde belediye başkanlarını, eski TTK işçilerini eylemi kırmak için devreye sokmuştu. Köylerdeki işçilerin işyerine gelemeyişinin nedeni de böylece anlaşılmış oldu.

Zonguldak milletvekili Ercan Candan’ın 6.gün öğleden sonra işyerine gelip “çalışanlar içeri girsin. Eyleme devam ederseniz işyeri kapatılacak. O zaman hiç biriniz yanıma iş,ekmek diye gelmeyin” sözleri üzerine işçilerin ve ailelerin yoğun tepkisi, yuhalaması ve “Vekilim Hattat devletten büyük mü?” sorusuyla özetlenen tavır üzerine milletvekili Ercan Candan işçilerin belirlediği temsilcilerle toplantı talebinde bulundu. Yapılan toplantının sonrası Ercan Candan şunları söyledi. 1) Atıldığı ilan edilen işçiler geri alınacak. 2) En geç şubat ayında zam yapılacak. 3) Ben Mehmet Hattat’la görüşüp haziran ayında kömür talebinizi çözeceğim. 4) Sendika üyesi olmanız durumunda işveren tarafından hiçbir baskıya uğramayacaksınız.  https://plus.google.com/u/0/108518469492470099989/videos
(bir anekdot: eylem sırasında Ercan Candan’ın bu sözüne tanık olan işçilerden biri 2013 yılında bu sözünü anımsattığında Ercan Candan’ın kendisine “yuh yuhçulardansın yani” diyerek yüzüne bile bakmadığını anlattı. 04.06.2013’teki eylem sırasında “neden milletvekilini sıkıştırmıyorsunuz? Toplu olarak 2011 aralık ayındaki sözünü anımsatmıyorsunuz?” dediğimde; “biz ne onu ararız. Ne de olduğumuz yere sokarız.” diyerek kesin bir tepki gösterdiler.)

            Hema işçileri belde belediye başkanlarının, muhtarların, sendika şube yöneticilerinin bulunduğu bir ortamda ve kameralar karşısında milletvekilinin ağzından aldıkları bu söz üzerine eylemlerine son verdiler. 2012 yılı başlarında da sendika üyesi oldular. Çalışma Bakanlığı’ndan yetkinin geç gelmesi, TİS görüşmelerinde geçen süre derken 19 aydır maaş zammı, ikramiye ve kömür taleplerinin yerine gelmeyişi üzerine son olarak “YA GREV YA GREV” olarak özetlenebilecek bir tutumla 04.06.2013 tarihinde 24 saatlik iş bırakma eylemi yaptılar.
 
YA GREV YA GREV

            Eylemin hemen ardından Armutçuk Şubesi önünde bekleyen işçilerin yanına gelen GMİS Genel merkez yöneticileri “eylem hukuksuz. Biz daha grev kararı almadık. Yasa gereği grev kararı alıp işverene bildirmemiz gerekiyor. İşlerinizin başına dönün ve bizden haber bekleyin” diyerek eyleme son verilmesini istediler. Bunun üzerine işçiler; “10 gün içinde 2 arkadaşımız işten çıkarıldı. Bazı arkadaşlarımızın sanat ünvanlarıyla oynandı. TİS sürerken işveren taşımacılıktan çekildiğini söyledi. Bütün bunlar da hukuksuz. Siz bu hukuksuzluklar karşısında hukuk, yasa demiyorsunuz. Bizim 19 aylık beklentimizi dile getirmemize hukuksuz diyorsunuz” diyerek karşılık verdiler. Tartışmalar sırasında işçilerin “arabuluculuk süreci bittiğinde size grev kararı alın. İşveren bizi oyalıyor, üzerimizde yoğun bir baskı oluşturuyor. Birçok kişi ve kurum greve çıkmamamız için bizi sıkıştırıyor. 10 gündür neden grev kararı almadınız?” soruları üzerine sendika yönetimi işverenle görüşmek üzere Hema Kandilli İşletmesi’ne gitti.

            İşverenle yapılan görüşmeler sonrası atılan işçilerin geri alınacağı, görev ünvanları değiştirilen bir kişinin sendika üyesi olamayacak bir sanatta (tekniker) çalıştığı, diğerinin düzeltileceği sözlerinin alındığı bilgisini veren sendikacılar eylemin bitirilmesini istediklerinde işçiler; "bunlar zaman kazanmak için taktikler” diyerek reddettiler. Gece vardiyasının da gelmesiyle iyice kalabalıklaşan ve işçilerin tamamına yakınının bulunduğu sırada kendi aralarında yaptıkları toplantıda eyleme devam kararında direttiler. Bunun üzerine sendika yöneticileri bu karara uyacaklarını “gazamız mübarek olsun” sözleriyle açıklayıp gece yarısına doğru Zonguldak’a döndüler. Bir anekdot daha: işçiler kendi aralarında eylemin olası sonuçları üzerine tartışırlarken işçilerden biri “2011 aralık ayında eylem sırasında evlerimize gittik ağzımıza s.çtılar (geri gelemedik), şimdi birkez daha ara verirsek greve çıkacağımız tarihe kadar (bizim anamızı s….ler) diyerek geçecek süre içerisinde görecekleri baskıyı özetliyordu.

            GMİS Genel Merkezi’ne tüm bunlar anlatılmasına rağmen işçilere güven verecek bir açıklama yapamayışları eylemin uzamasına yol açtı. Sendika ve çevresini terk etmeyen işçiler geceyarısından sabaha kadar geçen sürede kendi aralarındaki yaptıkları değerlendirmeler, dışarıdan taşınan bilgiler, uyarılar sonrası, sendika yönetiminin grev kararı alarak karar defterine yazmaları ve işverene bildirim süresini kapsayacak biçimde en geç 10 gün içerisinde greve çıkılması koşuluyla eyleme son verebileceklerini açıkladılar. Bunun üzerine sendika genel merkezi 05.06.2013 tarihinde grev kararını alarak karar defterinin ilgili sayfasını işçilere faksladı. Böylece işçilerin “ya grev ya grev” diyerek başlattıkları eylem 24 saat sonra bitirildi.

            Sendika genel merkezinin işçilere gönderdiği grev kararında greve çıkış tarihinin yazılmamış olduğunu da fark eden işçiler bu konuda şube yönetimini de uyararak; “biz gün saymaya başladık. TİS sözleşmesi 10 gün içerisinde istediğimiz gibi sonuçlanmazsa biz greve çıkarız.”

SONUÇ YERİNE

            Hema Kandilli İşletmesi 8 yıllık bir işyeri. Burada çalışan madencilerin büyük çoğunluğu genç işçiler. Başlangıçta işsizliğin verdiği çaresizlikle burada çalışmaya başladılar. 2 yıla yakın bir süre ses çıkarmadan, ciddi taleplerde bulunmadan çalıştılar. Zamanla yaşanan işçileşme, verilen ücretin bedensel yıpranmalarının karşılamadığını görmeleri, bazı arkadaşlarını iş kazalarında yitirmeleri, zaman zaman işveren temsilcilerinin hoyratlığı gibi çok sayıda nedenle yaptıkları eylemlerde ortak savaşımın, örgütlü davranmanın önemi içselleştirdiler.

            GMİS yönetimi bu kitleyi üye yaptığı sıralarda Sendikalar Kanunu’ndaki %10 işkolu barajı duruyordu. Yani sendikaya üye, işçilere de sendika gerekliydi. Çünkü 2011 yılına dek defalarca eylem yapan Hema işçilerine bir kez olsun destek vermeyen, üye olmak için sendikaya giden işçileri geri çeviren GMİS yönetimi sendikanın işkolu barajına takılma olasılığı ortaya çıktığında Hema işçilerini üye yaptı. (Bu iddianın göstergesi; 2012 yılı başlarında üye yaptığı 1000 dolayındaki Hema işçisi sonrası GMİS’in diğer özel ocaklara yönelmeyişidir. Öyle ki; en büyük şubesi olan Karadon Şubesi’nin yanıbaşında binlerce sendikasız maden işçisini örgütlemeyen, Üzülmez ve çevresindeki madencileri örgütlemeyen GMİS en uzak 2 noktadaki (Armutçuk-Amasra) işçileri üye yaptı. Bir de daha önce Kozlu Müessesesi’ndeki taşeron şirket Star İnşaat işçileri var. 14-15 aydır da yeni bir üye, örgütlenme çabası yok.)

            Hema işçileri karar verdiğinde sonuna kadar zorlayabilecek bir birikim, deneyim ve örgütlülüğe sahip. Bu kitle GMİS’i hantal, durağan, suskun durumundan kurtarıp Zonguldak’ın ve Türkiye’nin sınıf örgütüne dönüştürebilir. Ancak sendika yönetimi şu ana kadar gösterdiği tavır ve tutumlarla Hema işçilerini dönüştürmeye, sınıf bilincinden koparmaya çalışır gibi davranıyor. İşçiler bunu teorik olarak görüp açıklayamasalar bile, davranışlardan, sözlerin içeriğinden, grev kararı almamak için direnmesinden bile anlıyorlar. Bu yüzden sendika yönetimine tepki gösteriyorlar. Bu yüzden yasal durumu açıklamaya çalışan sendikanın avukatını susturup “sen kimin avukatısın?” diye soruyorlar. Bu yüzden grev kararını sendika karar defterinde görmek istiyorlar.

            Sendika yönetimi Hema işçilerinin geçmiş deneyimlerini, eylemlerini gözden geçirmelidir. Örneğin TİS’nde istedikleriyle Hema işçilerinin daha önce (sendikasızken) aldıklarını karşılaştırmalıdır. Sendika içerisinden, dışarıdan, işyeri yönetiminden işçilere karşı (gizli-açık) geliştirilen sınıf düşmanlığına, eylemsizliği telkin eden baskılara son verilmesini sağlamalıdır. Çünkü Hema işçileri GMİS yönetiminin sandığından daha fazlasını görüyor, biliyor ve not ediyor…

05.06.2013
salim çalık



 

3 Haziran 2013 Pazartesi

DüşÜnSel: ne kadar daha görmeyecek, duymayacak ve susacaksın...

DüşÜnSel: ne kadar daha görmeyecek, duymayacak ve susacaksın...: bu memlekette sivil bir eylemi gaza, bombaya, kana boğmam, boğdurmam diyecek onurlu bir siyasetçi, yetkili, yönetici yok mu? bütün bu olup...

DüşÜnSel: şiddetin belgelenmesi üzerine

DüşÜnSel: şiddetin belgelenmesi üzerine: barolar birliği'nin bu çağrısını önemsemeliyiz.önümüzdeki günlerde hem ülke içerisinde hem de yurt dışında gelişebilecek hukuki süreçle...

31 Mayıs 2013 Cuma

Türk Metal'in İmzaladığı Sözleşmenin Düşündürdükleri

türk iş içindeki sendikal güç birliği platformu'nu saymazsak; türk iş yıllardır sürdürdüğü işveren ve iktidar yanlısı tutumunu son yıllarda gemi azıya alarak sürdürmekte sakınca görmüyor. şu an ki; türk iş yönetimini oluşturan ve seçen sendikalar toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ve uygulama dönemleri boyunca işçilerin demokratik-sosyal-ekonomik kazanımlarını geliştirmek, korumak bir yana var olanları da teslim ederek siyasi iktidarların vahşi kapitalizm politikalarının payandası, yer yer savunucusu olacak kadar ileri gidebiliyorlar.

türk metal sendikası'nın kendi talebinin bile çok altında oranlarla imzaladığı sözleşmeler sürmekte olan diğer toplu iş sözleşmelerinin nasıl sonuçlandırılacağının da sinyali olarak okunmalıdır. sektörde çalışanlar arasındaki ücret farklılıklarını düzeltmeyen (neredeyse kalıcılaştıran), %18'le oturup %7 ile kalkan, birlikte hareket edeceğini söylemesine (değiştik demesine) rağmen birleşik metal iş'i yalnızlaştırmayı seçen türk metal'in bu tutumu salt türk metal'in değil, türk iş yönetimini seçen, destekleyen sendikaların da tutumunu göstermektedir.

bu noktadan bakınca genel maden işçileri sendikası'nın (türkiye taşkömürü kurumu) ttk, (maden tetkik arama) mta ve (hattat holding) hema kandilli işletmesi ile hema amasra işletmesi'nde sürdürdüğü toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde daha dikkatli olmak gerekiyor.

hema kandilli ve amasra işletmelerinde toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasına rağmen şu ana kadar grev sinyali sayılabilecek bir gelişme yaşanmadı. masaya 4 yarım (2 bütün) ikramiye, 1 ton kömür, %20 maaş zammı ve sosyal haklarda makul iyileştirme talebiyle oturan genel maden iş; 15 yevmiye tutarında 2 ikramiye, %20 ücret zammı, 1 ton kömür ve sosyal haklarda iyileştirmeler noktasına geldiğini genel başkan yardımcısı aracılığıyla (işçilerin "son nokta nedir? en son ne talep ettiniz?" sorularına karşılık olarak) açıkladı.

bu arada görüşmelerin devam edeceği, "60 günlük süre içerisinde greve gidilebileceği gibi anlaşma da sağlanabilir" denerek görüşmelerin bitirilmesinin zamana yayılacağı belirtilmiş oldu. işçilerin kararlı biçimde sordukları ana kadar sendikanın son talebi yerine uzun uzun hattat holding'le yapılan görüşmeleri, hattat holding'in %5 maaş artışı, 5 yevmiye tutarında iki ikramiye, 100 tl. yol yardımı, 60 tl. yemek yardımı, 45 tl. sosyal yardım dışında birşey vermediğini anlatan sendika yöneticilerinin grev silahını düşünmedikleri, sözleşmeyi masada bitirme konusunda işçileri iknaya yönelecekleri izlenimi ağırlık kazandı.

bu arada sürekli olarak "sendikanıza güvenin, sendikanız dışında başkalarının verdikleri bilgilere itibar etmeyin, sendikanızdan işaret almadan kanunsuz eylem yapmayın" benzeri söylemler de konuşma aralarına sıkıştırılıyor.

oysa daha önce işyerinde yapılan bilgilendirme toplantısında söz alan işçilerin işveren tarafından tehdit edildiği, 2 işçinin işyerindeki pozisyonunun değiştirildiği, köylerden gelen işçilere "greve çıkmamaları" eylemlere katılmamaları" yönünde telkin ve psikolojik baskılar uygulandığı da sendika yöneticileri dahil herkesi bildiği ve konuştuğu olaylar. sözleşme görüşmeleri sırasında işçi taşımacılığına son verilerek, işyerine geliş gidişin ücretli yapılması, "herkes başının çaresine baksın" denilmesi bile en azından bir uyarı eylemiyle protesto edilebilecekken doğrudan sendika yöneticileri bu tepkiyi soğutup, oldu bittiye getirilmesine göz yumdular.

türk metal'in kendi talebinin çok altında-gerisinde bir zam oranıyla sözleşmeyi imzalamasından başladık, genel maden iş'e geldik. niye mi? çünkü iki sendika da aynı kulvarda koşuyor. türk iş yönetimi gibi onlar da var olan hakları geliştirmek, iyileştirmek, yeni kazanımlar eklemek yerine, günü kurtarıp işçileri işverene teslim etmek istiyorlar. grevin bir hak ve işçi sınıfının en son kullanacağı silahı olduğunu kabul etmeyen sendikal anlayış neyi savunabilir ki? öyle yanılmak istiyorum ki?

salim çalık

 

"Türk Metal, işçilerin taleplerinin daha altında bir sözleşmeyi imzalarken Birleşik Metal-İş iş bırakma eylemlerini sürdürdü. Birleşik Metal-İş Genel Sekreteri Selçuk Göktaş, metal işçilerinin talepleri doğrultusunda mücadeleyi sürdüreceğini söyledi
Metal işkolu grup toplu iş sözleşmesinde Türk Metal, sözleşmeyi imzaladı. MESS ile Türk Metal arasında süren grup toplu iş sözleşmesinde Türk Metal grev kararı almıştı. Yasal süreç devam ederken MESS ile Türk Metal arasındaki görüşmeler de sürdü...."
http://www.sendika.org/2013/05/turk-metal-sozlesmeyi-imzaladi-birlesik-metal-is-metal-iscileri-mucadeleyi-surdurecek/

21 Mayıs 2013 Salı

Hayatımız Zonguldak:             Facianın 3'üncü yıl dönümünde ise cez...

Hayatımız Zonguldak:            
Facianın 3'üncü yıl dönümünde ise cez...
:             F acianın 3'üncü yıl dönümünde ise ceza davası ise hala sonuçlanmadı. Aralarında dönemin Karadon Müessese Müdürü İsm...

Tuzla’da 159′uncu iş cinayeti

Tuzla’da 159′uncu iş cinayeti

GENEL MADEN İŞ NEREYE 4



            Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Maden Tetkik Arama Kurumu (MTA), Hema Kandilli Kömür İşletmesi ve Hema Amasra Kömür İşletmesi (Hattat Holding) işyerlerinde toplu iş sözleşmesi görüşmelerini yürüten Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) sınıf örgütü olmaktan hızla uzaklaşıyor.

Türk Hava Yollarında greve giden Hava İş Sendikasını ziyaret eden GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş; “GMİS olarak, THY’den 305 arkadaşımız işten çıkartıldığında bunu asla kabul etmedik ve bu düşüncemizi her ortamda dile getirdik.Bu olayı işçi sınıfının başına çuval geçirilmesi olarak değerlendirdik ve tüm emekçileri uyardık.” açıklamasını yapıyor. http://www.genelmadenis.org.tr/ .

22 Şubat 2013’te “maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle İzmir'den Ankara ve İstanbul'a yürüyüş gerçekleştiren Türk Metal Sendikası'na üye BMC işçilerini destekliyor.” . Yol-İş Sendikası’nın 28 Ocak 2013 tarihinde Ankara’da Karayolları Genel Müdürlüğü önünde gerçekleştirdiği eyleme katılıyor. 02 Şubat tarihinde Emeğe Saygı mitingiyle ilgili olarak yaptığı konuşmada; “27 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak’ta Madenci Anıtı’nda düzenlemiş olduğumuz Emeğe Saygı Mitingi’ne yoğun bir şekilde katıldığınız için sizlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Madencinin gücünü, madencinin emeğe saygısını, madencinin aşına, işine, ekmeğine sahip çıktığını dosta-düşmana bir kez daha ispatladığınız için sizleri kutluyorum.” diyor. http://www.genelmadenis.org.tr/Haberler.asp

Bunlara benzer onlarca açıklama, fotoğraf karesi… Fakat gelin görün ki; Zonguldak dışındaki işçi eylemlerinde boy gösteren, açıklamalar yapan GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Hema işyerlerindeki sözleşme sürecinde işveren temsilcisi gibi izlenim veriyor. Geçtiğimiz hafta Hema Kandilli İşletmesi’nde “bilgilendirme toplantısı” yapan genel merkez yöneticisi Satılmış Uludağ sözleşmede işverenin son teklifini işçilere açıkladı.
Taşıt yardımı-servis ücreti: 100,00 TL.
Yemek yardımı: 60,00 TL.
Sosyal yardım: 45,00 TL.
İkramiye: ramazan ve kurban bayramlarında 5 yevmiye tutarında ikramiye. (iki ikramiyenin toplam tutarı ortalama 350,00 TL.)
Maaş zammı: %4 (30,00- 40,00 TL. arası)
Brüt olan bu rakamları duyan işçiler yoğun biçimde tepki gösterince Satılmış Uludağ; “ben bilgilendirme için geldim. Sizin onaylamadığınız bir sözleşmeyi elbette imzalamayız.” diyor.

İŞÇİLERİN İSTEKLERİ ve GÖZDAĞI

            İşçilerin sözleşmeden bekledikleri; en az %20 dolayında ücret artışı, en az 1 ton yakımlık kömür yardımı, en az bir maaş tutarında ikramiye, servislerin kaldırılmaması veya gerçek rakamlar üzerinden ücretinin ödenmesi, yemek yardımı ve sosyal yardımın da tatmin edici düzeyde olması. (Ayrıntılar için: http://madencininsesi.blogspot.com/2013/05/genel-maden-is-nereye-3.html .

İşçiler, işyerinde yapılan toplantıda; ücret artışıyla birlikte kömür yardımı ve ikramiyenin olmadığı bir sözleşmeyi kabul etmeyeceklerini, yasal kesintiler ve sendika aidatı kesintisiyle birlikte düşünülünce işverenin önerdiği rakamların toplamının %20 zam talebini bile karşılamadığını  açıkça dile getirdiler.

            Toplantıyı izleyen işletme yöneticilerinin daha sonra bazı işçileri uyardığı, “size gösterdiğimiz iyi niyetin karşılığı bu mu?” biçiminde psikolojik baskı uyguladığı yönünde ciddi iddialar ortaya atıldı. Bu süreçte, uzak köylerden gelen işçilere de köylerinde bazı ileri gelenler tarafından baskı yapıldığı; “greve çıkarsanız işyeri kapanır”, “bu sizin ilk sözleşmeniz, Hema’da da yeterli kömür çıkmıyormuş”, “fazla öne çıkmayın. işten atılırsınız” benzeri telkin ve tehditlerde bulunulduğu söyleniyor.

            İşçilerin greve çıkılacağı yönündeki beklentileri ve kararlılıkları böylece kırılmaya çalışılırken, görüşmeleri yürüten GMİS Genel Merkezi’nin işçileri grev olasılığına karşı hazırlamadığı, işyerlerine düzenli olarak bilgi taşımadığı da dikkate alınarak, GMİS yönetiminin işverenin teklifini kabul ettiği veya edeceği yorumları yapılıyor.

            Teklif edilen ücret ve sosyal haklar dışındaki bilgiler duyuma dayalı olmakla birlikte; eğer doğruysa işçilerin işyerinde ve çeşitli alanlarda gösterdikleri tepkiyi kırmayı amaçlayan girişimlerden sonra direnen işçilerin etkisizleştirilmesi için bir grev oylaması beklenebilir. İşyerinde ve köylerinde yoğun psikolojik baskı ve tehdide maruz kalan işçiler böyle bir oylamada greve karşı oy kullanabilir. Böylece Hema önemli bir sorunu kendi istediği biçimde sonuçlandırırken; GMİS yönetimi de, “biz işyerinde oylama yaptık. işçiler greve karşı çıktılar” diyerek kendisini başta Zonguldak kamuoyuna ve  Türkiye sendikal çevrelerine masum gösterebilir.

TTK-MTA ile HEMA FARKI

            Aynı tarihte başlamasına rağmen TTK-MTA ile Hema işyerlerindeki sözleşmelerin bitiş tarihleri aynı olmayacak. TTK ve MTA’nın kamu kurumu olmalarının verdiği rahatlık ve kolaylıkla sözleşmede bazı taleplerde “ısrar” edebilen GMİS yönetimi, ilk kez sözleşme imzaladığı Hema Kandilli ve Hema Amasra Kömür İşletmeleri’nde sözleşmeyi bir an önce, masada ve işverenin istediği gibi bitirmek için uğraşıyor izlenimi veriyor.

            Özel sektörde örgütlenme iddiası olan sendika yöneticilerinin ilk özel sektör deneyimlerinin işçilerin taleplerini yok sayarak sonuçlanması durumunda örgütlenme olasılığı kalmayacak. Geçmişte imzalanmış sözleşme örnekleri açısından TTK ve MTA sözleşmelerinin daha hızlı ve kolay sonuçlanması gerekirken her şeyin sıfırdan başladığı Hema Kandilli ve Hema Amasra sözleşmelerinin bir çırpıda bitirilmesi inandırıcılık sorunu yaratacaktır. Bu arada, işçiler üzerinde işyerinde ve köylerinde psikolojik baskı uygulandığı iddialarına yönelik olarak da bir çıkış yapılmazsa sözleşme süreci ve sonrası için çok daha zor günlerin yaşanacağı açık.

            GMİS yönetimi ister kamu, ister özel sektör olsun işçilerin hakkını, hukukunu, emeğinin bedelini, geleceğini ve isteklerini dikkate almak zorundadır. Bunu yapamadığı zaman Hema-TTK-MTA arasındaki sınıf dayanışmasını da yok etmiş olur.

            Hema’da bu denli geri adım atan bir sendikal anlayışın, TTK’da düşük ücretle çalışan gruplu işçiler başta olmak üzere TTK ve MTA sözleşmelerini olumlu bitirebilmesi olanaklı görünmüyor. Ücret zammını Türk İş’e bıraktığını daha önceden açıklayan GMİS yönetiminin idari maddelerde kazanım elde edebilmesi zor görünüyor.

Ücretle ilgili eleştirileri de; “Biz Türk İş’e bağlıyız. Örgüt disiplini gereği onların kararı bizi bağlar” diyerek savuşturacaklar. Oysa sözleşme kitapçığına bakan her okur yazar görür ki; sözleşmenin taraflarının imzaları arasında Türk İş’in değil ilgili sendika yöneticilerinin imzaları bulunur. Kaldı ki; konfederasyonlar sözleşme imzalamaz. Sözleşmeler konusunda sendikalar üzerinde bağlayıcı karar alamaz.

TÜRK İŞ ÇOK UZAK

            Türk İş yönetimi Tek Gıda İş’in, Hava İş’in grevlerinde ve daha önceki eylemlerinde iktidardan yana tavır aldı. Bu nedenle Türk İş yönetiminin yeniden seçilmesi zor görünüyor. Buna güvenen sendika yöneticilerinin daha şimdiden adaylık için kulis yaptığı, kendisine zemin hazırladığı biliniyor, hissediliyor.
Kendi üyelerini işverene kurban eden bir sendika yöneticisinin Türk İş yönetimine girmeyi aklından geçirmesi abesle iştigal olur. Kendi üye sendikalarına sahip çıkmayan konfederasyon  yöneticilerinin yerine üyelerine sahip çıkmayan sendika yöneticileri seçilemez. Yapılması gereken şey biliniyor. Doğruları konuşup yanlışta ısrar etmek yerine alanlarda, miting meydanlarında, destek ziyaretlerinde söylenen sözlere sahip çıkmak. Yoksa Türk İş çok uzak…

salim çalık

ilgili yazılar için;
http://www.sendika.org/2007/04/genel-maden-is-nereye-gidiyor-salim-calik/
http://madencininsesi.blogspot.com/2011/12/hema-iscisi-eylemde.html
http://madencininsesi.blogspot.com/2012/02/genel-maden-is-nereye-2.html
http://madencininsesi.blogspot.com/2013/01/sozlesmeler-sureci-ve-genel-maden-is.html
http://madencininsesi.blogspot.com/2013/01/emege-sayg-mitingi-goruntuleri.html

20 Mayıs 2013 Pazartesi

DüşÜnSel: kan

DüşÜnSel: kan: ölümün yüzünü     unutmaz      yarası hergün deşilenler        salim çalık      kan korkarak dağılmaktan aynalarda kesi...

DüşÜnSel: süpürge

DüşÜnSel: süpürge: süpürge gibiyiz               süpürge sürtüle sürtüle bir yerle takozlaşıyoruz tek ayrım ardımızda süprüntüler yaşamın ırz...

17 Mayıs 2013 Cuma

hava iş uyuşmazlık tutanağı

yalanın biri bin para. 
bireyler ve sosyal taraflar arasında ara bulucu olması, anayasa ve yasaların uygulanması gibi en temel liberal demokrasi gereklerini de yok sayan akp iktidarı, atadıkları adamlarına sahip çıkarlarken; sınıf eksenli, hak hukuk temelli her talebi düşmanca karşılamaktan geri durmayarak gerçek yüzünü ve karakterini gösteriyor. 

alandaki öğrencilere, meydanlardaki kitlelere, reyhanlı'nın uludere'nin hesabını soranlara, suyuna ormanına sahip çıkanlara en kaba ve hoyrat yüzünü gösteren iktidar, hava iş grevinde de işverenin yalanlarını sahiplenerek, yasadışılığı hukuksuzluğu görmeyerek aynı yüzünü göstermektedir.

http://www.havais.org.tr/hizli-ulasin/kaynaklar/belgeler/109/toplu-sozlesme-belgeleri.html

9 Mayıs 2013 Perşembe

GENEL MADEN İŞ NEREYE 3


            Genel Maden İş (GMİS) 2012 yılı Ocak ayında Hema Endüstri A.Ş’nin işlettiği Kandilli ve Amasra Kömür İşletmelerinde örgütlenmiş, uzunca bir yetki bekleme sürecinin ardından 2013 Ocak ayında sözleşmeye oturmuştu.

            Hema Kandilli İşletmesi’nde 2011 Aralık ayında yapılan eylem sırasında AKP Zonguldak Milletvekili Ercan Candan işyerine gelerek; işçiler açısından iki önemli söz etmişti. Ercan Candan işçilerin sosyal yardım olarak kömür taleplerine hak vererek; “mısır tarlasına mısırı eken çiftçiye mısır vermiyorum denemez. Haziran ayına kadar bununla ilgili bir gelişme olacağını umuyorum.” demişti. Ardından; “Sendikaya üye olun. Taleplerinizi bu biçimde savunun. Şimdi çalışmayı kabul edenler ocağa işe gitsin. Yoksa burası kapanır. O zaman hiç biriniz benim yanıma iş için gelmeyin” demişti.

            Hema Kandilli ve Amasra İşletmelerinde çalışan maden işçileri 2013 Ocak ayında başlayan sözleşme görüşmelerinden (geçmişte yaşananların da etkisiyle) 1 ton yakımlık kömür yardımı, en az 1 ikramiye, geçmiş ücret kayıplarını da telafi edecek bir ücret artışı umarken; Hema Endüstri A.Ş; 2 mayıs 2013 tarihinde işçi servislerini kaldıracağını açıklamış, işçilerin tepkisi ve bazı sendika yöneticilerinin telefon trafiği ile 15 günlük bir erteleme sağlanmıştı.

            09 mayıs 2013 tarihinde yapılan bir duyuru ile; 13 mayıs 2013’te servislerin kaldırılacağı, herkesin buna göre başının çaresine bakması, işe gelmeyenlerin işten çıkarılacağı söylendi. Bu arada Kandilli İşletmesi yetkililerinin de taşıma işini yapan araç sahipleri ile işçiler adına ücret pazarlığı yaptığı söylendi.   
            Tam da bu süreçte işverenin sendikaya üye olmalarını istenmediği şef, postabaşı statüsündeki işçilerin sendikaya üye olmaları konusunda sendika ve işveren arasında anlaşmaya varıldı ve 09 mayıs 2013’te işyerine noter çağrıldı.

UYUŞMAYAN TALEPLER
            İşçiler 2011 aralık ayındaki eylemleri sırasında dile getirdikleri ikramiye, yakımlık kömür yardımı, ücretlerinin hiç olmazsa TTK’da 2006’da işe girenlerin düzeyine çıkarılması gibi taleplerinin sendika tarafından masaya getirilmesini ve ısrarla savunulmasını bekliyorlar haklı olarak.

            Ancak sözleşmeleri yürüten GMİS Genel Merkez Yöneticilerinin %20- 25 aralığında bir zam alarak ikramiyeden, kömür yardımından vazgeçeceği, ortalama 80-90 TL’lik taşıt yardımı ile de ücretsiz taşımacılıkta ısrar etmeyeceği sızan bilgiler arasında. Bu arada TİS’de idari maddeler, iş güvenliği işçi sağlığı ile ilgili maddeler, diğer sosyal haklarla ilgili neler talep edildiğini bilen yok.

İŞÇİLER DE HESAP YAPIYOR
            İşçilerin talepleri ile sendika yöneticilerin talepleri örtüşmüyor. Hema Kömür İşletmelerinde ücretler yapılan işin niteliğine göre (ortalama) 750-1000 TL. arasında değişiyor. Sendika yöneticileri alınacak %20-25’lik zammın yıllık toplamına bakıldığında 1 ton kömürü ve 1 ikramiyeyi karşıladığını düşünüyor. (Bu arada işverenin % 15-18 dolayında bir zam düşündüğü, daha önce verilen %4 iyileştirmeyi de yapılacak ücret artışına dahil etmek istediği söyleniyor.)

Fakat taşımacılığın paralı olmasıyla; uzak köylerden gelen işçiler aldıkları taşıt yardımının üzerine en az 30-40 TL. koymak zorunda kalacaklar. Buna bir de sözleşme sonrası sendikanın alacağı (brüt) 1 yevmiye (30-40 TL arasında) sendika aidatı da eklendiğinde alınan %20-25’lik zammın yarısı gitmiş olacak.
Yalnızca servis için işçilerinden çıkacak olan 30-40 TL ve sendika aidatının yıllık toplamı 720-960 TL. arasında olacak. Dolayısıyla alınacağı umulan sözleşme zammından geriye 1100-1300 TL. kalacak. GMİS yönetimi geriye kalan 1100-1300 TL.nin hem ücret artışını, hem de 1 ikramiye ve 1 ton kömür talebini karşıladığını nasıl düşünüyor anlaşılmış değil.

Bunlarla birlikte sözleşmedeki diğer talepler veya geri adımlar neler olacak bilinmiyor. Şu ana kadar GMİS Genel Merkez Yönetimi sözleşmelerle ilgili doyurucu ve ikna edici bilgi vermemişken, bir de işverenin servisleri kaldırması karşısındaki suskunlukları ve “sözleşmenin imzalanması bekleyin. Şu anda yapacağımız eylem yasal olmaz” biçimindeki tavrı yalnızca Hema’da değil TTK’da da sözleşmenin iyi gitmeyeceğinin sinyalleri olarak okunmalı.

EMEĞE SAYGI’DAN İŞEVERENE SAYGIYA
Öyle görünüyor ki; 27 Ocak 2013’te Zonguldak’ta yapılan ve son 15 yıl içerisindeki en kitlesel eylem olan Emeğe Saygı mitinginde dile getirilen talepler ve eleştiriler kitlelerin gazını almak için yapılmış. TTK’da işe giriş çıkış saatlerinin düzenlenmesiyle ilgili değişikliklerde (Karadon’da) eylem yapan işçilerin yanında yer alan sendika yönetimi; Hema’da servislerin kaldırılması karşısında işçilerin eylem yapmaması için uğraşıyor.

15 gündür gündemde olan ve 13 Mayıs tarihinde resmen kaldırılacağı ilan edilen servisler konusu başta olmak üzere, arabulucuya giden sözleşme konusunda da işçilere sağlıklı bilgi verilmezken (şu ana kadar 1 kez bilgilendirme yapıldı) , Genel Başkan Eyüp Alabaş’ın Hema işyerlerine gitmeyişi, Armutçuk ve Amasra Şubeleri’nin Hema ile yapılan TİS görüşmelerinin dışında tutulması ayrı bir sorun. İşyerindeki uygulamalar veya TİS hakkında bilgi almak için şubelere giden işçilerle şube yönetimleri karşı karşıya gelirken, sürecin dışında tutulan şube yöneticileri resmen kendilerine bağlanmayan Armutçuk ve Amasra Hema İşletmelerinde çalışan işçiler için karar almakta, girişimde bulunmakta etkisiz kalıyorlar.

Böyle bir süreçte GMİS Genel Merkezi önümüzdeki günlerde Hema Holding’in sahibi Mehmet Hattat ile görüşeceklerini, şu an yapılacak eylemin yasal olmayacağını belirtmekten öte geçmiyor. Oysa daha sözleşme sürerken işverenin servisleri kaldırması ve işçilere “başınızın çaresine bakın” demesi iyi niyet kurallarına aykırı. Kaldı ki; yazılı olmasa bile fiili uygulamada var olan işçi taşımacılığının kaldırılması (sözlü veya uygulamayla yürürlükte olan) sözleşmenin ihlali anlamına gelmez mi? 

GMİS yönetimi içinde bulunduğu durumu gözden geçirmek zorunda. Emeğe Saygı mitinginde ve 1 Mayıs’ta kürsüden söylediklerine sahip çıkıp, sınıf örgütü olduğunu göstermelidir. Bu haliyle Hema  ve TTK işyerlerinde sürdürdüğü sözleşmelerden başarıyla çıkması olası değildir.

 salim çalık

Bir de işin siyasi yanı var. Aralık 2011'deki eylemin bitirilmesi için çaba gösteren, işçilerin taleplerinin yerine getirilmesi için 2012 haziran ayına gün veren AKP Zonguldak Milletvekili Ercan Candan'ın 19.12.2011 tarihinde Hema Kandilli İşletmesi'nde (Kdz Ereğli) eylem sırasında işçilere hitaben yaptığı konuşmadan bir bölümünü içeren video aşağıda...


ilgili yazılar için;

7 Mayıs 2013 Salı

düzen























düzen

bu kapkaç
      yazı tura
bu
     ya batım ya çıkım
kumar
    piyango
bağlıyor insanları
derin ve ayılınmaz uykulara

                                Ağustos 1989
                                  salim çalık
erkene alınmış bir ölümün ertelenmiş şiiri (s.7)


YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık