HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

26 Ağustos 2015 Çarşamba

çatışmalar 90'lara benziyor da, ekonomi farksız mı?


10 temmuz 2014'te 1 dolar 2,12 tl.
25 ağustos 2014'te 1 dolar 2,93 tl.


1 yıl içinde türk lirası 80 kruş'tan fazla değer yitirmiş (devüle olmuş). bu hafta çin'in düşük büyüme açıklamasıyla başlayan ve asya ve avrupa borsalarını sarsan durum, dünya genelinde bir krize yol açacak gibi görünüyor. buna altın fiyatlarının (özellikle türkiye'de) son yıllardaki en büyük yükselişini, petrol fiyatlarının ise en düşük değerlerini görmesini eklemek gerekiyor.

akp iktidarının hükümet ve seçimden başka bir şeyi gözünün görmediği açık. çünkü 4 gün önce ekonomiden bakanı nihat zeybekçi; "“Türkiye büyük, güçlü bir ülke. ’Vay şu olmazsa kriz gelir’. Gelmez arkadaşlar. Allah aşkına ben söylüyorum” dedikten 1 gün sonra dolar 3.tl'yi gördü.

demek istediğim çok şey var aslında; fakat artık kişi başı gelir nutukları atanlar 10.000 $'dan söz etmeseler iyi olur. yalnızca 7 haziran seçimlerinden sonra tl.nin 30 kuruş değer yitirmesi; ücretlerin dolara karşı %12 değer yitirdiği anlamına geliyor. yani akp iktidarının verilerini dikkate alırsak kişi başı gelir 9000 dolara düştü...

belirsizlik, çin ekonomisinin küçülmesi, gelişmekte olan ülkelerde sıcak paranın "kazandırmaması", dünya genelinde tüketicilerin tüketecek kadar gelirlerinin olmayışı, ülkelerin ve kişilerin borçlarının çevrilemeyecek noktalara ulaşması vb. onlarca etken 1994 ve 1999'da yaşadığımız krizlere benzer bir krizin kapıda olduğunu gösteriyor. 1999'daki kriz de asya'dan başlamış ve ülkemizi de vurmuştu...

ekonomi bakanı "kriz olmaz, allah aşkına ben söylüyorum" dese de, kapitalizmin krizsiz yaşayamayacağını ve her krizde önce emekçileri, sonra da kendi kendine yetemeyen ülkeleri vurduğunu biliyoruz...
1. altı ay %6, 2 altı ay %5 zammı yerlere göklere sığdıramayan sendikacılar "aldıkları" zammın ücretlilerin cebine girmeden buharlaştığını görüyorlardır sanırım... elbette önemli olan bizim, ücretlilerin görmesi...

türkiye'nin dönemsel olarak içinde bulunduğu durum şimdi tam da 90'lara benzedi. (çatışmaların düzeyinin daha çok 1970'lere benzediğini düşünsem de) bir yandan yoğunlaşan çatışmalar ve siyasi kriz, bir yandan yine asya'dan başlayan ekonomik küçülme ve krize evrilme olasılığı... akp sürekli diline doladığı 1999 ekonomik krizinin neredeyse tıpa tıp aynısını yaşıyor şu an ve seçimlerin YSK'yı beklemeden 1 kasım olarak açıklanmasının bir nedeni de bu diye düşünüyorum...

hiçbir iktidar eksikliğini kolay kolay kabul etmez. örneğin merkez bankası rezervi 120 milyar dolar açıklanıyor ya, gerçekte kullanılabilir net döviz rezervi 42 milyar $ düzeyinde. (120 milyar rezerv altın dahil tüm rezervlerin brüt miktarıdır.)

ithalatın düşürülemeyişi, ara mal ithalatının sanayideki ağırlığı, sermayenin dış borçlarının dövizdeki artışla birlikte katlanması ve ödeme güçlüklerinin ortaya çıkması, net döviz rezervlerinin spekülatörler tarafından paradan para kazanma fırsatı olarak görülmesi (hatta zorlanması), muktedirin faizlerin yükseltilmesine karşı çıkması, üretmeye bir ekonomi ve dış ticaret açığı...

istediğiniz gibi yorumlayın... hepimizin koalisyon tiyatrosunu izlediğimiz, (haklı ve kaçınılmaz olarak) çatışmalara yoğunlaştığımız, son olarak doğu karadeniz'deki sel (rant) felaketine baktığımız bir dönemde ekonominin durumu bu...
emeğin örgütlülük durumu "nerede bizim dolarlarımız" sorusunu sormaktan uzak... barıştan yana tavrımız ve kararlılığımız 1 kasım seçimleri kadar, ekonomik bölüşüm ilişkilerini de hesaba katmalı...

şu anda üretilen tüm mal ve hizmetler karşılığı elde ettiğimiz toplam gelirin %60'ını en varsıl %1'lik kesim alıyor, geri kalan %40' da kalan %99 arasında bölüştürüyorlar... unutmayalım ki; bu ülkede dünya milyarderler listesine girmiş (türkiye ölçeğinde) 35 süper varsıl (zengin) var...

salim çalık

22 Ağustos 2015 Cumartesi

ne dersiniz...?


medyada yeterince yer almadığı, kendi önceliklerimiz unutturulduğu ve yavaş yavaş taraf olmaya zorlandığımız için gözümüzden kaçıyor...

geçtiğimiz hafta akp iktidarı madenlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili patlamalara karşı önlemleri içeren düzenlemeyi 31.12.2019 tarihine kadar erteledi. yani maden işletmecileri 4 yıl daha şu anki güvenliksiz koşullarda işçi çalıştırma hakkını aldı. birşey daha olacak; soma'dan sonra gelişen duyarlılık ve tepkiler sonucu önlemler açısından yetersiz görülen 60 maden ocağı kapatılmıştı. şimdi bu erteleme ile bu ocaklar da açılabilecek...

ne dersiniz...?

aynı akp iktidarı 37 yerleşim yerini güvenlik bölgesi ilan etti. huzurun ve güvenliğin sağlanması için yapıldığı söylenen bu düzenlemede geçtiğimiz hafta yapıldı. bu 90'lı yıllardan bildiğimiz olağanüstü hal rejiminin yeni adı... güvenlik bölgesi... ve aynı sırada iç güvenlik paketi doğrultusunda vali ve kaymakamlara gözaltına aldırma yetkisi verildi/ anımsatıldı.

ne dersiniz ..?

bir de şöyle düşünsek diyorum; aynı iktidar 11 yılda 15.000'den fazla insanın ölümüne yol açan işçi sağlığı iş güvenliği ile ilgili olarak düzenleme yapmadığı gibi, madenlerle ilgili yaptığı düzenlemenin uygulamasını da 2019 yılı sonuna erteledi...

eğer söz konusu olan insan canı ise, huzur ise iki farklı uygulama aynı iktidar tarafından nasıl yapılabilir? yerleşim yerlerinin özel güvenlik bölgesi ilan edilmesini haklı buluyorsak, madenlerde patlamaları (grizu- toz patlaması vb) önleyecek düzenlemenin ertelenmesine nasıl karşı çıkabiliriz? ya da işçilerin ölümüne, öldürülmesine göz yummak anlamına gelen bu ertelemeyi yapacak kadar sermaye sever bir iktidarın güvenlikli bölge ilanı kuşku doğurmaz mı?


kendi sermaye gruplarını düşünerek madenlerde güvenlik önlemleri için gerekli işçi sağlığı iş güvenliği harcamalarından kurtaran akp iktidarının; ilk (erken/ yeniden) seçimde tek başına iktidar olabilmek için böylesi güvenlik uygulamalarına ve çatışmayı körükleyen politikalara yönelebileceği çok mu abartılı...?

söz konusu olan insan yaşamı ve huzur ise; sokaklarda aldığın önlemleri işyerlerinde de alırsın; en basit bir işçi-memur eylemine katılanlara bile terörist muamelesi yaparken işçilerin ölümüne yol açan patronlara da katil dersin ve gereğini yaparsın... o zaman belki inanırız samimiyetinize...

ne dersiniz...?

yani; armutçuk, kozlu, mustafakemalpaşa, karadon, dursunbeyli, soma, ermenek, afşin-elbistan, torunlar inşaat, yollarda öldürülen mevsimlik işçiler vd. unuttuk mu? peki faili meçhulleri, madımak'ı, diyarbakır cezaevi'ni, uludere'yi, hayata dönüş operasyonlarını, ergenekon-balyoz-kck davalarındaki saçmalıkları, pozantı cezaevi'nde çocuklara yapılanları, gezi eylemlerinde öldürülenleri vd. unuttuk mu? peki son 30 yılda bütün bunların yaşandığı bir ülkede ve rejimde, şu an yaşadıklarımıza kuşkuyla bakmamız gerekmez mi?




daha suriye var... ab-d ile yeniden geliştirilen "sıcak" ilişkiler ve üslerin kullanılmasına izin verilmesi var... iki gündür bazı alevi dernek yöneticilerine yönelik silahlı saldırılar var... ve bütün bunlar karşısında bir de haber kanalları var? kaçını duydunuz...? duymadıysanız daha da kuşkulu değil mi...?ne dersiniz...?


salim çalık

YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık