HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

19 Şubat 2012 Pazar

GENEL MADEN İŞ NEREYE 2



            Genel Maden İş (GMİS) genel başkanı Eyüp Alabaş’ın 67 Tv.de 17.02.2012 tarihinde tekrarı yayımlanan söyleşisini dinledim. Ağırlıklı olarak TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu)’na işçi alınması ve işçilik maliyetleri üzerine yoğunlaşan tartışmada Eyüp Alabaş, işçi alınmasıyla ilgili hazırladıkları projeyi anlatırken; “Bölgelerdeki işletme müdürlerinden aldığımız bilgilere göre pano ayak üretim, hazırlık ve yan sanatlar olmak üzere 2074 işçi alınması gerekiyor…” dedi. Bir sendika başkanının örgütlü olduğu işyerinin sorunları, işçi açıkları, üretim biçimi gibi sorunlarla ilgili konuşması, üyeleriyle birlikte kamuoyunu da bilgilendirmesi doğal ve gerekli. Ancak daha sonrasında tartışmanın geldiği yer açısından, genel başkanın söyledikleri kaygı verici.

            Genel başkan toplu iş sözleşmesinin ücretleri düzenleyen 51. maddesine atıfta bulundu. TİS’nin 51.maddesinde; yeni alınacak işçilerin kendisinden önce işe girmiş olanların %99’u kadar ücret alacağı belirtildikten sonra, “eğer bir önceki yıl işçi alınmamışsa; önceki yıllarda kendi ehliyet derecesinde en son işçi alımının yapıldığı yıla kadar %99 puanı her yıl için 2 puan eksiltilerek gidilir ve bu şekilde yeni işe alınan işçinin ücreti tespit edilir.” deniliyor.

GMİS genel başkanı bu maddeye atıfta bulunup, yeni alınacak işçilerin kendisinden önce işe girenlerin 2 puan daha altında ücretle çalışacağını belirtiyor. 2006 ve 2009 yıllarındaki işçi alımlarında da benzer bir yöntemin uygulandığını unutmamak gerekiyor. 2006’da işe alınanlar eski işçilerin %57’siyle, 2009’dakiler %55’i ile işe alınmışlardı. 2012 yılında işçi alınması istenirken en baştan bu işçilerin %53 ile işe alınmaları kabul ve teklif ediliyor. Bu nedenle de, “1400 pano ayak üretim işçisiyle %28 olan ayak çalışma oranının % 38’e çıkacağı, dolayısıyla bu 1200 işçinin yapacağı üretimin kendileriyle birlikte işe alınacak 874 işçinin de işletme maliyetini karşılayacağını, hatta TTK’nın zararının 90 milyon TL. aşağı çekilebileceğini” ifade ediyor genel başkan.

TTK’nın zararı, maliyet hesapları, kişi başı üretim miktarı gibi konuların tartışıldığı söyleşide, TTK Genel Müdürü Burhan İnam’ın önerdiği performansa dayalı ücreti kabul etmeyen Eyüp Alabaş “madencinin moral ve motivasyonunun iyi olması gerektiğini… baba bugün bana çikolata getirdin mi diyen çocuğunun yüzüne bakabilmesi lazım…” diyerek karşı çıkışını temellendirmeye çalıştı. Bu arada havzanın jeolojik durumuna ve emek yoğun çalışmaya da atıfta bulunduğunu belirtmek gerekiyor. Mevcut hazırlıkların çalışmaya başlamasıyla 2,5 milyon ton üretime ulaşılıp, zararın kabul edilebilir bir noktaya çekilebileceğini belirtiyor.

 Programa telefonla katılan TTK Genel Müdürü; maliyetlere ilişkin görüşlerini açıkladıktan sonra “…hesap yaparken genel işçilik maliyeti üzerinden yapmalısınız. Bana verdikleri dosyada Aralık ayı kömür satış fiyatı esas alınmış, yıllık ortalama satış fiyatını almanız lazım… Biz performansa dayalı ücret sistemini öneriyoruz…. Biz kurumun tartışılır olmaktan çıkarılmasını, çok üretime çok kazanç teklif ediyoruz. Bunun kurumun kurtuluşu için bilimsel bir teklif olduğunu düşünüyoruz.  Sabit ücret de koyabiliriz, ancak bu işçinin zararına olur….” dedi. Üretimin yapıldığı dönemdeki kömür satış fiyatı üzerinden kişi başı günlük üretimin çarpılmasıyla hesaplanacak olan performansa dayalı üretim “ne kadar çok kömür o kadar yüksek ücret” denilerek özendiriliyor. Oysa madencilikte sürekli olarak aynı üretimi tutturmak olası değil. Ayrıca üretim zorlamasına yol açacağı için iş kazası riski, madencilerin aşırı yorulması gibi olumsuzlukları daha da önemli….
GMİS genel başkanı daha sonra “biz kurumun norm kadrosunda belirtilen açıkların giderilmesini istiyoruz. Kurumun hazırladığı norm kadroda 14 bin kişi görünüyor. Kasım ayında Enerji Bakanı’yla işçi alınması konusunu görüşürken, bizim bu teklifimiz karşısında Enerji Bakanı, maliyetlerini de hesaplayın dediği için, işçilik sayılarını değiştirdik. 2000’den fazla işçi alınmasının kuruma fazla katkı sağlamayacağını gördük ve sayıları aşağıya çektik.” dedi.

Turgut Özal döneminden bu yana Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun zararı, işçilik maliyetleri tartışılıyor. Ve her hükümet bu tartışmaları adım adım ileriye taşıyarak; bir yandan işçi sayısının azaltılması, bir yandan birçok işin taşeronlara verilmesi, üretime hazır ocakların özel sektöre kiralanması ve 2006’dan bu yana işe alınan işçilerin yarı ücretle çalıştırılması gibi sömürünün kalıcılaştırılmasına düşünsel zemin hazırlıyorlar. Görünen o ki; Şemsi Denizer döneminde yerüstünde çalışan işçilerin re’sen emekli edilmesi (1457 sayılı İş Kanunu’nun 13. maddesine göre iş akdinin feshi)’yle başlayan süreç, yeni işçilerin düşük ücrete tutsak edilmesiyle devam ettiriliyor. Fakat acı olan; daha bir yılı dolmayan GMİS delege seçimleri ve 10 genel merkez kongresi öncesi sendika yöneticilerinin işçilere verdikleri sözleri unutmuş olmaları. Örneğin Eyüp Alabaş 29 Nisan 2011’de Amasra’da işçilere "Geçtiğimiz salı günü Ankara'da bir dizi görüşmeler yaptık. Kamu-İş ve Türk-İş nezdinde başta 2006 ve 2009 yıllarında işe giren arkadaşlarımız olmak üzere düşük ücretlerle ilgili sorunları, daimi çalışmayla ilgili taleplerimizi aktardık ve çözümünü istedik. Kurumun ve sizlerin sorunlarının çözümü için bakanlık nezdinde de girişimlerimizi sürdüreceğiz." diye seslenmişti.

Bugün geldiğimiz noktada Genel Maden İş yönetimi sendikacılıkla işletme yöneticiliği arasında bir noktaya savrulmuştur. Yöneticilerin, iktidarların sürekli olarak maliyet, kar-zarar hesaplarıyla bastırdığı koşullarda: bir sendikacı işçiler açısından da maliyet hesabı yapmalıdır. Örneğin; yeraltında çalışan bir işçi yaklaşık olarak 10 yıla yakın bir ömrünü madene bırakmaktadır. Yer altı işçilerinin ortalama yaşam süresini sendika gündeme taşımayacak da kim taşıyacak? Ya da iş kazaları, meslek hastalıkları sonucu emekli bile olamayan madencilerin yaşayamadığı ömrü hangi maliyet hesabıyla ölçülebilir. Madencinin çocuğunun çikolata isteğini örnekleyen Eyüp Alabaş bir göçükte-grizuda babasını yitiren çocukların babasızlığının maliyetini, kocasını yitiren kadınların kocasız kalmasının maliyetini neden çıkarıp orta yere koymaz?

Kaldı ki; üretim planlaması, üretim teknikleri, istihdam, pazarlama, satış fiyatı gibi üretim zincirinin hiçbir halkasında yer almayan, sözü dinlenmeyen sendikanın; işletme müdürü mantığı ile kar-zarar hesabı yapması, yeni alınacak işçilerin ücretlerin eski işçilerin %55’i, %53’ü gibi oranlarda olmasını kabul edip, bu biçimde alınacak 2074 işçiyle kurumun zararının 90 milyon TL. düşeceğini ifade etmesi akla ziyan bir durum.

Üyelerinin ekonomik demokratik haklarını korumak ve geliştirmek gibi asli görev ve sorumluluğunu terk etmiş bir sendika yönetimi, kendisini yeniden gözden geçirmek zorundadır. 1990 grevi ve 04 ocak 1991 Ankara yürüyüşünün öncesinde neler yapıldığını, 1994’teki 05 Nisan kararlarıyla “Armutçuk ve Amasra’yı kapattık” diyen hükümete nasıl geri adım attırıldığını yeniden okumaları gerekiyor. Sendika işyerini düşünmek zorundadır elbette. Ancak öncelikle üyelerinin durumunu düşünmek zorundadır. Zonguldak kent merkezindeki 5000 madencinin adlarının yazılı olduğu Madenci Anıtı’nı TTK yöneticilerine, siyasi iktidarlara anımsatmak zorundadır. Madencinin neden 60 yaşına giremediğini, bunun parasal karşılığının ne olabileceğini herkese sormak zorundadır. Yeraltında kömür damarlarıyla, gazla, tozla savaşan madenci gibi, sendika yöneticileri de yerüstünde insanca bir yaşam için, onurlu bir gelecek için savaşmak zorundadır….


Salim Çalık/ Şubat 2012
            

YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık