HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Soygun-Sömürü-Hırsızlık

(Ya da Çağdaş Kölelik Düzeni 3)

Devletin ekonomiden el çektirilmesi ve son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerin sermaye lehine yapılması sonucu işsizliğe paralel olarak ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliği de yaşanmaktadır.
Sosyal devlet ilkesinin terk edilerek tüccar devlete dönüştürülmesiyle devletin çalışanların ücretlerine görece olumlu müdahalesi ortadan kaldırılmış, istihdamın da özel sektöre havale edilmesiyle çalışma yaşamında kölelik olarak tanımlayabileceğimiz bir düzen egemen kılınmıştır. Bu durum yalnızca bölgemize özgü değildir. Mücadele geleneğinin zayıf olduğu veya zayıfladığı ve devletin (güçlüden yana) güvenlik-adalet-savunma alanlarıyla yeniden örgütlendiği tüm ülkelerde yaşanmaktadır. Bazen ortaya çıkan yasadışı durumlar bile görmezden gelinerek, kanıksatılarak bir duyarsızlık ve umutsuzluk yaratılmaktadır.

BASİT GÖRÜNÜR ÖRNEKLER
Bölgemizde çok sayıda küçük ve orta büyüklükteki özel işletmede bu olumsuzlukları “görmek”, “duymak”, “anlamak” olanaklı. Örneğin 50-100 kişi arasında işçi çalıştıran bir tekstil atölyesi düşünün. Bu atölyede yıllardır çalışan işçiler de yeni girenler de asgari ücretle çalışıyor görünüyorlar. Görünüyorlar çünkü işçilerin çoğunluğu gerçekte 200-350 YTL. arası ücret almalarına rağmen asgari ücret üzerinden düzenlenen bordrolar imzalatılıyor. İtiraz edenler hemen işten çıkarılıyor. Bir kısmının da sigortası ödenmiyor ya da eksik ödeniyor.
Bu bir soygun. Çünkü asgari ücret yasayla “güvence” altına alınmıştır. Fakat eksik ödenerek işçinin parası çalınıyor. Sömürü; çünkü işsizlerin çaresizliği ve yoksulluğu kullanılıyor. Hırsızlık;çünkü devlete ödenmesi gereken gelir vergisi, sigorta primi çalınıyor. Ve yerel yöneticilerinden kamu görevlilerine herkes bu duruma sessiz kalıyor. Hatta bu işletmelere işçi yerleştiriyorlar. Herşey yasalara, mevzuata UYGUN. Bu yüzden çağdaş kölelik düzeni diyorum buna.
Benzer biçimde maden ocaklarında çalışanlar var. Aylarca asgari ücretle kömür çıkaran işçiler. Ve Zonguldak’ta kaçak-yasal toplam 5000’e yakın insan özel maden ocaklarında düşük ücretle çalışıyor. Haftada en az 1 kişi ölüyor ya da ağır yaralanıyor. Bir de bazı sektörlerde (özellikle madenlerde) gösterilmesi gereken kurslar var. İşe başladığı ilk haftada ocağa indirilen, çalıştırılan işçiler kaçınılmaz olarak kaza yapıyorlar. Bakıldığında kağıt üzerinde herşey mükemmel. Ya gerçekte, işyerinde...?

“HAYATIN DOĞAL AKIŞI”
Geçenlerde bir sorun nedeniyle çalışma yaşamına ilişkin Yargıtay kararlarını inceliyordum. Yargıtay’ın ücretle ilgili iki kararında “uzun süre aynı işyerinde çalışan, deneyimli ve kalifiye bir işçinin asgari ücretle çalışmış olması hayatın doğal akışına aykırıdır” diyor.
İş akdinin feshiyle ilgili kararlarında ise “taşerona devir gerekçesiyle işçinin iş akdinin feshi geçerli bir sebep değildir...” diyor. Bunları yazıyorum çünkü; asgari ücretle çalışmak zorunda kalanlar, taşerona devir nedeniyle iş akdi feshedilenler gözlerimizin önünde. Yine İş Yasası; 30 ve üzeri işçi çalıştırılan işyerinde çalışanların % 10’nu ve üzerinde kişi işten çıkarılırsa toplu işten çıkarmaya girer. Bunun 1 ay önceden Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne bildirilmesi gerekir. diyor.
Dönelim tekstil ve maden ocağı örneklerine. Yıllarca aynı atölyede çalışan ve belli alanlarda uzmanlaşan işçilerin hala daha asgari ücretle çalışıyor olmaları “hayatın doğal akışına aykırı” değil mi? Peki kağıt üzerinde alınmış görünen asgari ücretin eksik ödenmesi (çalınması) suç değil mi? Bir de kayıt dışı çalıştırılarak gelir vergisinin, sigorta priminin ödenmemesini ekleyin. Bu olsa olsa hortumculuktur.
Peki özel ocaklar? Gösterilmemiş kurs kağıt üzerinde tamamlanmış, ehliyet verilmiş. Bu bir yana....Madencilik gibi ağır, riskli ve birçok birimi özel bilgi ve deneyim gerektiren işlerde asgari ücretle çalışılıyor olması “hayatın doğal akışına aykırı” değil mi? Bir de bunlara iş kazalarını, yasa-yönetmelik ve tüzüklere aykırı çalışma koşullarını ekleyin.

ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK
Çağdaş kölelik düzeni dediğim bu. Ve bunu söylememi kolaylaştıran en önemli neden de, bu kadar yasa dışılığın göstere göstere hüküm sürmesi. Devletin asayiş-adalet ve güvenlik dışında tüm alanlardan çekilirken çalışanlar-işsizler aleyhine gelişen olaylara sessiz kalması, siyasilerin bu tür işyerlerinin açılışını yapması (bilerek-bilmeyerek) psikolojik baskı oluşturmaktadır.
İnsanların yoksulluklarının, çaresizliklerinin bu denli kullanılması, sömürülmesi, bir çok yasa hükmünün, tüzüğün, yönetmeliğin hoyratça çiğnenmesi “hayatın doğal akışına aykırı” olmakla birlikte; yurttaşların bir araya gelerek oluşturdukları en üst örgütlenme olan devletin ve yurttaş adına görev yapmakla yükümlü olan ilgililerin tüm bu gelişmelere izleyici kalmaları, sessiz kalmaları da insanın ve devletin genel tanımına aykırıdır.
Çaresizliğinin, yoksulluğunun, bilgisizliğinin bu derece kullanıldığını ve adaletsizliğin kendisine yapıldığını düşünmeye başlayan insanların içine düştükleri durumun adı öğretilmiş çaresizlik oluyor ne yazık ki....

Hiç yorum yok:

YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık