HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Gençlik 2

(Çağdaş Kölelik Düzeni)

Olanak buldukça gençlerle sohbet etmek, onların beklentilerini, düşlerini, eleştirilerini, önerilerini, öfkelerini, sevinçlerini... paylaşmak için kendime zaman ayırmaya çalışırım. Bu sohbetler sırasında hem birbirimize kendi bilgilerimizi aktarmış oluyoruz, hem de yalnızlıklarımızı aşarak toplumsal yanlarımızı korumuş ve geliştirmiş oluyoruz. Bu yüzden de gençlerle bir arada olmayı önemsiyorum.
Geçtiğimiz günlerde de benzer bir sohbet yaptık. Arkadaşlardan biri açık öğretim olmak üzere ikisi üniversite öğrencisi, üniversite mezunu ve iş arıyor. Yanlarında bir arkadaşları daha var.
Üniversite mezunu arkadaşımız bir kargo şirketinde çalışmak üzere Bursa'ya gitmişti. Daha doğrusu internet üzerinden verdiği ilan sonrası kargo şirketinden çağrılmıştı. Ancak 'kuryelik' önerilince geri dönmüştü. Uluslar arası İlişkiler ve Pazarlama mezunu. İngilizce ve bilgisayar biliyor. Kendisine kuryelik önerilince "ben bunca senemi kurye olmak için harcamadım." diyerek kabul etmemiş.
Ne yapacağını sorduğumda; "alanımla ilgili iş başvurularımda deneyimli olup olmadığımı soruyorlar. Daha yeni mezunum. Nasıl deneyimim olsun ki? diyor. Ve sonra beni şaşırtan, isyan ettiren gerçeklerle yüzleşiyorum. Gençleri dinleyelim.
K.A.: İş başvuru ilanımda 1 yıl süreyle ücretsiz çalışmayı kabul ettiğimi belirttim. Böylece deneyim engelini aşabileceğimi düşünüyorum.
Ben "buna kölelik denir" dediğimde üniversitede okuyan arkadaş araya girdi.
Ç.K.: İzmit'te bazı dershaneler 3.-4. Sınıf öğrencilerini; "okurken gelin, ücretsiz olarak dershanemizde ders verin. Mezun olunca sizi işe alalım. Bu arada deneyim kazanmış olursunuz" diyerek ücretsiz çalıştırıyorlar. Birçok arkadaşım bu şekilde çalıştı. Ancak mezun olup da dershanede işe giren olmadı. Bu arada dershaneler 1 yıl boyunca ödemeleri gereken öğretmen maaşını ödemeden para kazanmış oluyorlar.
Ben "bunları bugüne kadar niye anlatmadınız? Bunları herkes bilmeli..." derken, diğer arkadaş;
K.A.: Bir abimiz var. Üniversite mezunu. Bir de çocuğu var. İş arama ilanına 'yalnızca sigorta primine çalışırım' yazdı.
G.C.: Bir arkadaşım vardı. Aynı okuldan mezun olduk. Geçenlerde gördüğümde .... öğrenci yurdunda müdür yardımcısı olduğunu söyledi. Nasıl olduğunu anlamadım.
....
Gencecik insanların bu şekilde kullanılması, kendilerini kullandıracak kadar çaresizlik duygusu içine itilmeleri doğal mı?
Sohbetimiz içinde ülkemizin, dünyamızın yaşadığı sorunlar da var. Yüksek düzeyde bir duyarlılıkla bakıyorlar yaşama. Olabildiğince gerçekçiler. Her şeyden önce savaş karşıtı tutumları var. ABD'nin politikalarına karşılar. Konuşmanın bir yerinde Irak, Afganistan olaylarına geldiğimizde;
K.A.: ABD şimdi bizim ülkemize girmiş olsa her sokak arasında kurşun yağar. Ülkemizin % 90'ı direnir.
Ben de; ABD yönetimi çıkıp 'Türkiye'nin borçlarını erteliyorum. 2 milyon Türk vatandaşını işçi olarak kabul ediyorum. Türkiye'nin parasızlık nedeniyle yapamadığı yatırımları da %50 ortak olmak koşuluyla üstleniyorum' dese ve ülkemize girse yine %90 direnir mi? diye sorduğumda... sustu.
Bu soruyu AB-Türkiye ilişkilerinin geldiği noktadan hareketle sormuştum. Irak'ta da aynı şey söz konusuydu. İran Irak Savaşı'nda ne Kürtler, ne de Şiiler şimdiki işbirlikçi tavırlarını göstermediler. ABD bir yandan konfederasyon, bir yandan mevcut gelirlerin dağıtılması gibi sözlerle Kürtleri açıktan, Şiileri ise tepkisiz kılarak (gizliden) işbirlikçiliğe zemin hazırladı. Mevcut gelirler içinde de, gelecekte elde edilecek gelirler içinde de Sünni bölgesine bir şey düşmeyecek. Bir de Saddam'ın Sünni olmasının payı var tabi.
Türkiye AB ilişkileri de böyle. Gelecek olan fonların, serbest dolaşım hakkının, yatırımların düşleriyle hiçbir egemen devlete önerilemeyecek, dayatılamayacak koşullar üzerinde pazarlık yapmayı neden kabul ediyoruz? Halkın %60'tan fazlası AB'ye evet derken hangi bilgiye sahip?
Çaresizlik arttıkça dayatmalar da artıyor. Ülkemizde deneyim kazandırmak için gencecik insanları ücretsiz çalıştıran, asgari ücreti bile ödemeyen ideolojik yapı, devletlerarası ilişkilerde de kendini gösteriyor. Türkiye vb. ülkeler deneyim kazandırmak için ücretsiz çalıştırılan gençlere benziyor.
Ben buna çağdaş kölelik diyorum. Gücü elinde tutan ve bu düzenden çıkar sağlayanlar ise küreselleşme ve serbest piyasa diyorlar. Siz ne diyorsunuz?

Hiç yorum yok:

YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık