türk iş ile kamu iş (ve iktidar)
arasında imzalanan çerçeve anlaşmanın ayrıntıları üzerinden de bakmamız
gerektiğini düşünüyorum. 30.05.2015 günü bültenlere yansıdığı kadarıyla
çalışanların haklarını karşılamadığını belirttiğim çerçeve anlaşmada, ücret
dışındaki ödemelere ilişkin de bazı hükümler geçmişte olduğu gibi, çalışanların
zararına biçimde imzalanmış.
nasıl olmalı?
anlaşmanın 3. maddesinde
düzenlenen maktu ödemelere ilişkin olarak; “sosyal yardım, giyim yardımı ve
denge ödeneği hariç toplu iş sözleşmesinde yer alan maktu ödemeler (ücrete
bağlı olmayan ödemeler, doğum, ölüm, evlenme, yemek ve yol yardımları ile prim
ve tazminat gibi ödemeler) toplu iş sözleşmesinin ücret zamları oranında ve
ücretin zamlandığı tarih itibarıyla artırılarak ödenir…”
oysa burada sözü edilen
yardımların yaşam içerisinde karşılığı var. yıllardır, her tis hazırlıkları
sırasında sendikada görev alan arkadaşlara önerdiğim şeylerden bazıları; 1)
yemek yardımı ttk misafirhanesi’nin günlük yemek ücretleri üzerinden, 2) yol
yardımının belediye taşıma ücretlerinin ortalaması veya işçilerin araçlara ödediği ücret
üzerinden, 3) kuru katık bedelinin gerçek ücretleri üzerinden, 4) evlenme ve
doğum yardımlarının da gerçekçi olması gerektiğidir. (ki insan bir kez
evleniyor, çalıştığı sürede 2 veya 3 çocuğu oluyor- yani sürekli bir ödeme
değil bunlar)
ücret artışlarında yıllardır alım
gücümüz düşüyor. her keresinde enflasyon oranında artış aldığımız söylense de
gerçekte temel tüketim maddeleri üzerinden bakınca durum hiç de iyi değil…
yukarıdaki gibi önermelerimi ücret artışlarında da yaptım. maden işçilerinin ve
ailelerin günlük yaşamlarında en fazla tükettiği 100 dolayında ürün seçilmeli
ve bunların artış oranları istenmelidir.
örneğin 2014 yılında madenci 1 aylık
ücretiyle kaç kg. et, kaç kg. peynir, kaç kg. zeytin, kaç ekmek, kaç tüp, kaç
kilo deterjan, kaç ayakkabı, kaç
pantolon vb. alabiliyorsa 2015 yılı tis görüşmelerinde bu istenmeliydi… ya da
şöyle diyeyim; tüik ve merkez bankası açıklamalarına göre nisan 2015 itibarıyla
YILLIK GIDA ENFLASYONU 14,31 olarak gerçekleşmiştir. o zaman bizim aldığımız
enflasyon oranındaki ücret artışı anlamsızlaşıyor…
ücreti etkileyen maddeler
çerçeve anlaşmaya devam edelim…
çok dikkat çeken denge ödeneğiyle ilgili olarak 5.maddede; “müktesep hak
olmamak üzere ve başka bir ödemeyi etkilememek kaydıyla yılda bir defa ve eylül
ayında 500 tl. brüt denge ödeneği ödenir…” diyor… başbakanın açıklamasında “gelir
vergisinden kaynaklanan kayıpların karşılığı olarak” dendiği için, yeraltı
işçilerine ödenip ödenmeyeceği bence kuşkulu. verilecek diyen arkadaşlar,
yeraltına 2 asgari ücret ödenmesiyle ilgili KANUNUN ttk tarafından
uygulanmadığını unutmasınlar derim. burada en önemli tanım MÜKTESEP HAK olmamak
üzere… ne demek? kazanılmış hak değildir anlamına geliyor. yani ileriki
yıllarda işveren ödemiyorum diyebilir ve sözleşme gereği itiraz edilemeyebilir…
diğer önemli tanım; DİĞER BAŞKA ÖDEMEYİ ETKİLEMEMEK KAYDIYLA tanımı… ücrete
doğrudan yansımayacağı için ücrete bağlı olan istirahat ücreti, kıdem
tazminatı, prim vb. hesaplamalarda bu 500 tl. etkili olmayacak. yani denge
ödeneği çok dengesiz… ve geleceği belirsiz; sanki bu dönemi atlatmak için
veriliyor gibi…
sosyal yardım; sözleşmenin 1.yılında 220 tl. brüt, 2. yılında 235
tl. brüt olarak ödenecek… “süresi biten toplu iş sözleşmelerinde bu miktarın
altında olan sosyal yardımlar, yukarıdaki rakamları geçmemek üzere 1. yılda %9,
2. yılda zam oranı kadar artırılır.” deniyor.
giyim yardımı 1. yılda 150 tl., 2. yılda ücret zammı kadar
yükseltilerek ödenir diyor. 150 tl.ye giymek için ne alabiliriz…? (eskiden bu
bir takım elbiselik kumaş olarak veriliyordu.)
farkların ödenmesi “işletmelerin bütçesi göz önüne alınarak en kısa
sürede ödenir” deniyor. eski sözleşmelerde zaman zaman tarih verilir, farkları
ne zaman alacağımızı bilirdik. şimdi bu tarih de kaldırılmış ve işletmelerin
inisiyatifine bırakılmış…
taşeronlaştırma niye var bu çerçevede?
hizmet alımları (taşeronlaştırma)
da yer bulmuş çerçeve sözleşmede. ihale kanununa atıf bulunarak, asıl işlerin
dışındaki işlerin yaptırılması için; “hizmet türlerinin bakanlar kurulunca
tespit edilerek yayınlanmasını müteakip hizmet alımı suretiyle kamu kurum ve
kuruluşlarına ait asıl işlerde alt işverenin işçileri çalıştırılmayacaktır. asıl
işte çalıştırılan alt işveren işçilerinin kadroya alınmasına ilişkin işlemler
başlatılacaktır.” ilk bakışta madde göze hoş görünse de, asıl iş niteliğinde
olmayan işlerin taşeronlara verilmesi de kabul edilmiş oluyor… sendikacıların
bu sakıncayı görmemiş olmaları olası değil…
ne yapmalı?
buraya kadar gördüğümüz ve
elimizdeki tutanaktan anladığımız şey; ücretlerle ilgili tüm maddeler
bağıtlanmış durumda. sendikalar idari maddeleri görüşürken bu rakamların
dışına/ üzerine çıkacak bir yürekliliği ve direnci gösterebilirler mi
bilmiyorum… fakat çerçeve anlaşmaya imza atan sendikaların bundan sonraki
görüşmelerde düzeltme yapabileceklerini, bu yönde teklifte bulunabileceklerini
sanmıyorum…
madenciye ve bu çerçeve
anlaşmadan etkilenecek 210 bin işçiye düşen tek görev, hak gasplarının önüne
geçmek için işyeri işyeri, şube şube direnç göstermek, itirazları yükseltmek ve
genel merkez üzerinde basınç uygulayarak 2 ay önce verdikleri sözleri
anımsatmaktır…
bir şey daha yapmalıyız; tüm
sendikacıların ücret, sosyal hak, ikramiye ve tazminatlarının kazı işçisi
düzeyine düşürülmesi için baskı oluşturmalıyız… yıllık en az 100 bin tl.nin
üzerinde geliri olan sendikacıların gruplu işçilerin durumunu da, işten atılan
hema işçilerinin durumunu da, yerüstünde çalışan işçilerinin durumunu da,
kpss’den işe giren düşük ücretli işçilerin durumunu da anlamaları imkansızdır…
seçildikten sonra yaşam biçimleri, ekonomik refahları ve değiştirdikleri
çevreleriyle madencilikten, işçilikten kopanların işçilerin ekonomik-
demokratik hak örgütü olan sendikalarda işçileri temsil etmeleri mümkün
değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder