(Ya da Sınıf Sendikacılığı)
Son günlerde metal, otomotiv ve maden işkollarındaki eylemlilikler ücret eksenli gibi görünse de, 12 eylül hukukunun, ekonomik düzeninin ve siyasi yapısının sorgulanması anlamı da geldiği için özü itibarıyla sınıfsal nitelikler de taşımaktadır. Verili ve dayatılan ekonomik işleyişe (ücret politikalarına), sendikal yapılara (teslimiyete), bu ikisini düzenleyen ve kollayan siyasi yapıya bir itiraz olarak da okunmak zorunda…
Hema (Amasra) Maden İşletmesi’ndeki madencilerin 2 gün önce başlattıkları eylemi de böyle görmek ve düşünmek gerektiği kanısındayım. Hema (Kandilli) Zonguldak ve Amasra’ya (Bartın) büyük vaatler, iktidar desteği ve Batı Karadeniz’i enerji üssüne dönüştürme iddiasıyla geldi (getirildi). 2005 yılında Hema Kandilli Kömür İşletmesi’nin açılışını dönemin başbakanı, Hattat Holding’in sahibi, dönemin GMİS (Genel Maden İşçileri Sendikası) başkanı ve enerji bakanının birlikte yaptığını (sermaye, siyaset, sendika- 3 S) anımsamak gerekir.
Sonrasında enerji bakanının 2 kez işletmeyi ziyaret ettiği, Kandilli ve Amasra’da termik santral kurmak için ruhsat aldığını, rödevansa yönelik olarak süre uzatma isteklerinin hemen kabul edildiğini, bazı ekipman desteklerinin verildiğini de unutmamak gerek.
KANDİLLİ HEMA MADEN İŞÇİLERİ DENEYİMİ
Böylesine iddialarla ve görkemli açılışla bölgeye gelen (getirilen) Hattat Holding (Hema Maden İşletmeleri)’de ilk eylem 2007 yılında Kandilli İşletmesi’nde yaşandı. İşçilerin talepleri arasında asgari ücret tutarındaki ücretlerinin artırılması, işyerine yasal zorunluluk olan işyeri hekimi ve ambulans alınması, koruyucu malzemelerin uygun standartta olması vb. vardı. Daha sonra Kandilli Hema Kömür İşletmesi’nde her yıl, bazen 1 yılda 2-3 eylem oldu. Bu eylemlerin çoğunda işçiler yalnız bırakılmalarına rağmen taleplerini kabul ettirdiler. Örneğin 2009 yılında işyerindeki taşeron şirketlerin ücretleri düzenli ödememeleri, şirketler arasındaki ücret farklılıkları nedeniyle “TAŞERONA SON” diyebileceğimiz bir eylem sonucu, işyerindeki taşeronların kovulması ve tüm çalışanların Hema İşletmesi kadrosuna alınması, ücretlerin ve kıdem tazminatlarının ödenmesini Hema İşletmesi’ne kabul ettirdiler. (Bu eylemler sırasında sendika üyesi olmadıklarını, GMİS’e üye olma isteklerinin sendika tarafından geri çevrildiğini anımsamakta yarar var.)
Tüm eylemleri yalnız başlarına yaptılar desek abartı olmaz. En son 2014 yılında Hema İşletmesi’nin 2 asgari ücret ödememek ve rödevans sözleşmesindeki haklarını genişletmek için TTK ve Enerji Bakanlığı’nın tutumunu gerekçe yaparak işten çıkarmalara başlaması sonrasında Zonguldak’a yürümek, kendilerini ocağa kapatmak dahil çeşitli eylemler denediler. 2013 yılında sendika üyesi olan işçiler 2014 yılı temmuz ayından itibaren işten çıkarmalar sonrası gerçekleştirdikleri eylemlerde de sendika genel merkezi, bölgedeki stk’lar ve siyasi partiler tarafından yalnız bırakıldılar… bugün işletme kapalı, 800 dolayındaki madenci işsiz. Bir kısmı da ülkenin değişik yerlerindeki madenlerde çalışmak için bölgelerini terk etmek zorunda kaldılar…
TTK’DAKİ ÜCRET POLİTİKASININ ANLAMI
Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikler ve madenlerin “işletme hakkı devri” ile özel şirketlere açılmasına paralel olarak 2006 yılında (Türkiye Taşkömürü Kurumu) TTK’na işçi alımı öncesi iktidar ve GMİS yeni işe alınacak işçilerin ücretlerini düzenleyen bir protokol imzaladılar. Bu porotokole göre yeni alınacak işçilerin ücretleri eski işçilerin ücretlerinin %60’ı olacak, daha sonraki yıllarda işçi alımı olması durumunda 2006 esas alınmak üzere her yıl için 2 puan düşürülecektir. Aynı ücretlendirme KPSS ile işe alınan işçilere de uygulanacaktır. Yani iktidar devlet eliyle ücretlere müdahale ederek, özel sektöre de emsal olabilecek yüksek ücret uygulamasına son vermiş oldu. Elbette sendikayla birlikte…(3 S)
VE AMASRA
Bugün Amasra / Hema Maden İşçileri’nin yasal olarak 2 asgari ücret olması gereken ücretleri ödenmiyor. Yasa öncesindeki ücretlerden maaş ödeniyor hala ve burada çalışan arkadaşlar sendika üyesi aynı zamanda... Hema “ben galeri ve kuyu işimi bitirmedim ve kömür çıkarmıyorum; bu nedenle 2 asgari ücret ödeme yükümlülüğüm yok.” diyor. Torba Kanun’daki (Ek: 10/9/2014-552/9 md.) “Bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılan 4. Grup madenlerden “Linyit” ve “Taşkömürü” çıkarılan işyerlerinde, yer altında çalışan işçilere ödenecek ücret miktarı 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi uyarınca belirlenen asgari ücretin iki katından az olamaz.” düzenlemesinde bulunan “çıkarılan” ifadesine sarılıyor. Daha doğrusu işçilere bunu gerekçe gösteriyor, yani “ben şu an kömür çıkarmadığım için beni bağlamaz” diyor. Oysa düzenleme açık; “taşkömürü ve linyint çıkarılan işyerlerinde, yeraltında çalışan işçilere” diyerek yeraltında çalışan tüm işçileri kapsadığını belirtmekle kalmıyor, yeraltında çalışıyor olmayı 2 asgari ücret tutarında ücrete hak kazanmak için yeterli görüyor.
Hema böyle diyor; peki devlet kurumu olan TTK…? TTK’da “ben ödediğim ikramiye vd. yan ödemelerle 2 asgari ücretin üzerinde ödeme yapıyorum. Dolayısıyla bu yasa beni bağlamaz” diyor. TTK’nın tutumu da önemli ve belirleyici. Çünkü yukarıda belirttiğim protokol doğrultusunda 2006 yılından bu yana TTK’da işe alınan 5500 dolayında işçinin de ücret sorunu var. Çıplak ücretler üzerinden bakıldığında maaşı 2 asgari ücretin altında olan işçiler var. Ücretle ilgili davalarda “ikramiye, sosyal hak vb. ödemelerin ücrete esas sayılamayacağı” yönünde mahkeme kararları da orta yerde duruyor.
Amasra Hema İşletmesi’ndeki durumun yalnızca ücretlerle ilgili olmadığını düşünüyorum. Çünkü Hema Kandilli ve Amasra’daki taahhütlerini yerine getiremedi. Termik santral kurma girişimleri bölge halkının, çevrecilerinin girişimleri sonucu (şu ana kadar) engellendi. Kandilli’deki ocaklarla ilgili olarak TTK ile mahkemelik ve kaybetmesi durumunda ciddi maliyetleri olacak. Yani Hattat Holding Zonguldak ve Bartın’a gelirken planladığı işlerin ve kazancın düşündüğü, beklediği kadar kolay olamayacağını gördü. Ancak kendisi “kapatıp, çıkıyorum” diyemediği, (şimdilik) isteklerini de TTK ve Enerji Bakanlığı’na kabul ettiremediği için, işçiler üzerinden bir zorlama, işçileri kullanma düşüncesi olabilir.
İLLE DE SINIF SENDİKACILIĞI
Yukarıda da belirttiği gibi; hem TTK hem de Hema İşletmesi’nde benzer sorunlar yaşanıyor. İki işletmenin çalışanları da GMİS üyesi; iki işletme de çıkarılan kanuna, anayasadaki eşitlik ilkesine uymamakta ısrar ediyor. İki işletme de iktidar gücüne güveniyor ve KANUNA UYMUYOR. İki işletmede de sendika izleyici ve günü kurtarmanın derdinde…
Kandilli’de Hema Maden İşçileri’nin eylemleri ne kadar öğreticiyse, sendikanın, iktidarın, yerel güç odaklarının, stk’ların tutumları da o kadar öğretici olmak zorunda. Şu anda TTK işyerleri için sözleşme sürüyor ve büyük olasılıkla işçiler “2 gün hafta tatilini kurtardık, ikramiyeleri, kömür hakkımızı kurtardık vb.” söylemlerle kandırılacak, ücretlerdeki eşitsizlik, uygulanmayan kanun, çalışma yaşamına ve iş güvenliğine ilişkin maddeler işverenin (iktidarın) istediği gibi geçecek.
Zonguldak ve Bartın (TTK) sınıf mücadelesi açısından deneyimler barındırıyor. 1965 Kozlu direnişi, 1990 grevi ve 1991 Ankara yürüyüşü, 5 nisan (1994) kararlarına karşı gerçekleştirilen eylemler, Hema Kandilli İşçilerinin 2007- 2014 yılları arasındaki sayısız eylemi bir tek şeyi gösteriyor; işçiler kendi kaderlerini ellerine aldıklarında başarılı oluyorlar, taleplerini kabul ettiriyorlar. Bunun için; işyerinde tüm çalışanların görüşlerinin, önerilerinin tartışılıp ortak karara dönüştürüldüğü, sendikayla (veya sendikaya rağmen) bu kararlar doğrultusunda mücadele edildiği, işçilerin “söz ve karar sahipliği”ni esas alan bir örgütlenme zorunludur.
Birçok yerde (ve Amasra’da da) atılan ve işçiyle sendikayı ayrı ayrı konumlandıran “işte madenci, işte sendika” sloganı yerine “söz yetki karar çalışanlara” sloganını öne çıkarmak; işimiz, geleceğimiz ve haklarımız için sendika yönetimlerini yetkili ve karar alıcı olmaktan çıkarıp, tüm çalışanların kararını uygulayan, sözcülük yapan bir konuma taşımak zorundayız. TTK’da 9 yıldır çözülmeyen ücret ve gruplu işçi sorunu, 800 işçinin işsiz kaldığı Hema Kandilli İşletmesi’nde yaşananlar, yaklaşık 10 aydır kanuna rağmen TTK ve Hema’da eksik ödenen ücretler… tüm bu süreçte her eylemde, her mitingde atılan “işte sendika işte madenci” sloganı… bu yüzden ille de sınıf sendikacılığı, ille de birlikte mücadele…
salim çalık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder