HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

17 Mart 2013 Pazar

ŞAŞIRACAK NE VAR



           Özelleştirmenin ilk tartışılmaya başlandığı yıllardan günümüze kadar emeği, üretim kültürünün önemini, devletin ekonomideki yerini koruması gerektiğini söyleyenlere “bakın; Sovyetler bile çöktü.Siz neyi savunuyorsunuz.” denerek karşı çıkıldı. Özelleştirmeye ve oluşturulmak istenen tüketim kültürüne karşı çıkanlar bir dönem ‘dinozor’ olarak tanımlandılar.

        ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’ olarak sunulan ekonomi politikalarının, vahşi kapitalizmin kendisi olduğunu söyleyenlere “insanların özgürce istediği malı üretmesini, tüketmesini istemiyor musunuz?” diyerek yanıt verdiklerini sandılar.

      Emeğin korunması gerektiğini, üretimin artırılması için istihdam alanlarının açılması gerektiğini söyleyenlere “bütün dünyada devletler üretimden çekiliyor. Siz KİT’lerin arpalık ve devletin sırtında yük olarak kalmasını mı istiyorsunuz?” dediler...Bu yaklaşım öylesine tabulaştırıldı ki Meslek Yüksek Okulu’nda aynı görüşleri dile getirdiğimde hocalarımdan birisi “ne kadar geri kafalısın” demişti. Düşüncelerin özgürce ifade edilmesi gereken, özgür düşüncenin öğretildiği yüksek okullarda bile buna benzer eleştirilere tahammül edemez hale geldik.


SAHTE İLAÇ,SAHTE RAKI ve (SAHTE İNSAN)

        Şaşırıyorum. Bu şaşkınlığım sahte ilaç, sahte rakı haberlerine gösterilen tepkilere. Halbuki bu insanlar da özgürce üretip, satıyorlar. Alanlar özgürce tüketiyor. Serbest Piyasa’ nın gereği bu. Uluslararası büyük ilaç firmalarının ürettikleri ilaçları ilk önce geri kalmış ülkelere göndererek, bu ülke halklarını çaktırmadan denek olarak kullandıklarını birlikte okumadık mı? Birçok büyük kozmetik üreticisinin halen daha kanser etkisi yapan, sera gazı özelliği bulunan ürünlerle parfüm, sprey ürettiğini unuttuk mu? İşte birkaç tanesi: CK One, Eternity for men, Eternity for women, N5, Coty, Poison, Venderbilt, Sunset, XS Excess pour homme, Le Male, White musk gibi 36 ünlü parfüm...(1)

          Bunlara neden şaşırmıyoruz? Sahte ilacı, sahte rakıyı haber yapanlar bunları neden atlıyor? En önemlisi de bir insan nasıl olur da para kazanmak için diğer insanların yaşamıyla oynayabilir? Ben bu sorunun sorularak yanıtlanmasını beklerdim. Bu soruyu da soran çıkmadı. Bu üretim biçiminin nasıl olup da rahatça piyasaya açılabildiğini de soran yok. yoklar o kadar çok ki...

         Daha çok kar, daha çok para kazanmak bir dönem sonra, nasıl olursa olsun daha çok kazanmak olarak dönüşüme uğruyor. Çünkü insanların tüketime yönlendirilmesi için yapılanlara bakmak, üretimin nasıl gerçekleştirileceğinin ip uçlarını da veriyor. İnsanın ihtiyacı olup olmadığının önemi kalmıyor. Reklamlarla, tv ve gazetelerdeki haberlerle bir tüketim kültürü de oluşturuyorlar. İhtiyacı olmadığı halde tüketen insanların olduğu bir piyasada, hak etmediği halde ve yasadışı yollarla para kazanmak da sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü körüklenmiş tüketimini yapabilmesi için kazanabileceğinden, harcayabileceğinden fazlasına ihtiyacı var insanların. Buna sahte insan diyorum. Kendisi olamayan, kararlarını kendisi veremeyen, tüketim alışkanlıkları reklamlar, mankenler, magazin sayfaları tarafından kolayca belirlenebilen insan tipi.

HER ÖZGÜRLÜK SINIRLIDIR

            Gerçekte bu konu uzun araştırmalar ve ciddi eğitim politikalarıyla açığa çıkarılması gereken bir konu. Ancak insanların kolayca para kazanmalarının yüceltildiği ve kamusal güvenceden yoksun bırakıldığı her ekonomik model herşeyin sahtesini üretecektir. Bir not düşmekte yarar görüyorum. Nüfusuna göre oranlandığında cezaevlerinde en fazla tutuklu bulunan ülke ABD. En fazla suç işlenen ülke İzlanda. En çok idam cezası uygulayan ülkelerin başında ABD geliyor. En az suç işlenen ülkeler arasında batılı ülkeler yok denecek kadar az. Demek istediğim özgürlük tanımını insanın doğal yapısından soyutlayarak yaparsanız, üretim ve tüketim ilişkilerini, insani gereksinimlere göre belirleyip bu konuda kültür oluşturmazsanız işte size özgürlükler ülkesi örneği. En fazla suçlu bulunan ülke.     İnsan hiçbir davranışıyla ne kendisine ne de başkalarına zarar verme özgürlüğüne sahip değildir. Siyasi iktidarlardan, patronumuzdan, yerel yöneticilerimizden, komşularımızdan hakkımız olanı isterken hakkımızdan ve ihtiyacımızdan fazlasını istememeyi de öğrenmek ve öğretmek zorundayız. İzlediğiniz belgesellerde tok bir yırtıcı hayvanın avlandığını gördünüz mü? Söylemek istediğim: Doğallığını koruyan hiçbir canlı tüketim çılgınlığına yönelmiyor. Yaşadığı çevreyi tahrip etmiyor. Diğer canlılara zarar vermiyor. İnsan hariç.
            Sahi son yıllarda ekonomik içerikli suçlarda neden patlama yaşanıyor? Son dört yılda ülkemizde 22 cezaevi kurulmasına neden olan unsurlar nelerdir? Merak etmeyelim mi?
(1) Birgün Gazetesi 20.02.2005  Sf.20

2005/ salim çalık

Hiç yorum yok:

YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık