HOŞ GELDİNİZ

maden ve madenciliğe ilişkin yazı, fotoğraf, belge ve bilgilerin paylaşılması amacıyla hazırladığım bu sayfaya isteyen herkes katkı sunabilir. bilgi örgütlendikçe anlam kazanır, insan öğrendikçe...

15 Mart 2013 Cuma

TTK ve İSTİHDAM POLİTİKASI


(not: bu yazı 2005 yılında 3 bölüm olarak ereğli gündem gazetesinde yayımlanmıştır. bugün  aynı şeyleri tartışıyor olmamız kentimizin içinde bulunduğu durumu göstermesi açısından önemli, bir o kadar da üzücü...)

TTK ve İSTİHDAM POLİTİKASI 1

             Son günlerde TTK’ ya işçi alınacağı yönünde yoğun ve güçlü bir beklenti oluştu. Bölgemizdeki işsizler başta milletvekilleri olmak üzere birçok yetkilinin açıklamaları nedeniyle haklı olarak iş beklentisi içine girmişlerdir.

            TTK’ nın üretim işçisi açığı olduğunu başta kurum yöneticileri olmak üzere herkes bilmekte, zaman zaman bu yönde açıklamalar da yapmaktadır. Taşkömürünün uluslararası piyasalarda 130 dolara çık-ması da düşünüldüğünde bölgemizin ve ülkemizin taşkömürüne ihtiyacı doğrultusunda TTK’ ya üretim işçisi alınması kaçınılmaz olmuştur. Şimdi hükümete ve bölge milletvekillerine düşen; ekonomik olarak da gerekliliği ortaya çıkan işçi açıklarını gidermektir.

         Ülkemiz 10 milyon tondan fazla taşkömürü ithal etmektedir. İthalata harcanan dövizin kazanılması için harcanan emek ve ürün değeri göz önüne alınarak, bu para Zonguldak toprakları altında yatan 1,3 milyar ton taşkömürünün çıkarılması için yatırıma, Zonguldak’ta İşçi Bulma Kurumu’na kayıtlı 44 bin işsize iş olanağı yaratmak için istihdama aktarılmalıdır. Ekonomi politikası açısından da akılcı yol budur. Çünkü ekonomi yalnızca kar zarar mantığı ile yönetildiği zaman; ekonomi bilimi içinde yer alan, ekonomik faaliyetin sosyal faydayı gözetme anlayışı terk edilmiş olur.

         Taşkömürü gibi yan ürün alanları geniş olan bir alana alınacak 1 işçi ile enaz 10 kişiye istihdam yaratmak olanaklıdır. Taşkömürü politikası yalnızca yakımlık ya da enerji ihtiyacı üzerinden değil, ilaç ve kimya sanayisine kadar uzanan tüm alanları gözetilerek oluşturulmalıdır. Böylece coğrafi yapıdan kaynaklanan üretim zorluğu ve maliyeti bu alanlardan elde edilecek kar ile dengelenecek ve kömür üretimi maliyeti dengelenecektir.

           Asıl konumuz olan TTK’ nın (hatta diğer kamu kurumlarının) istihdam politikasının bugüne kadar olduğu gibi yanlışlıklar yapılmadan gerçekleştirilmesi herkesi beklentisidir.2000 yılında yapılan tombala (kura) yöntemi işe alımlarda torpili önlemek amacıyla daha öncekilere göre iyi gibi görülse de, yer yer olumsuz sonuçları da olmuştur. Kamu kurumlarında işe almanın temel ölçüsü gereksinim olmalıdır. Yapılacak işin zorluğuna uyum sağlayabilecek fiziki ve sağlık koşullarıyla birlikte ilk ölçü geçim sorunu yaşa-ma düzeyi olmalıdır. Devlet kurumları, belediye başkanları, muhtarlar ve gerek duyulan diğer yetkililerden alınacak HANE GELİR DURUMU ve HANE NÜFUSU göz önüne alınarak en yoksullardan başlayarak yapılacak bir işçi alımı hem adil, hem insani, hem de sosyal devlet ilkesine uygun olacaktır.

         Hane gelir durumu ve hane nüfusu ölçü alınarak yapılacak bir işçi alımına kasıtlı davranma alışkanlığı olmayan hiç kimsenin itirazının olmayacağı açıktır. Ayrıca siyasetçiler, kurum yetkilileri, etkili çevresi olanlar kendilerine yapılacak “beni işe aldır” biçimindeki baskılara daha az maruz kalacaklardır. Ayrıca bu yöntemin iyi anlatılması durumunda fazla da bir baskı oluşmayacaktır.

            Başvuruların çok yoğun olacağını 2000 yılındaki başvuru sayısının çok olmasından anlamak ve beklemek gerek. Bunun için de hane gelir durumu ve hane nüfusu ölçüsü Devlet İstatistik Enstitüsü’nün belirlediği asgari standarda göre belirlenmelidir. Belki yasal olarak böyle bir yöntemin olamayacağı söylenebilir. Ancak Zonguldak 10 yıldır çok zor ve inanılması güç sosyal travma yaşamaktadır. Geçmişteki işçi alımlarında en fazla ilkokul mezunu olma, Zonguldak köylerinde ikamet etme gibi özel koşullar arandığı bilinmektedir. Gerekiyorsa yasal düzenlemeler de yapılarak en yoksulların ilk önce iş sahibi yapılması bir devlet politikasına dönüştürülmelidir.

       Bir başka çözüm de geçmişte olduğu gibi gruplu (münavebeli) işçi çalıştırma yöntemine geri dönmek olabilir. 6 ay çalışıp 6 ay köyünde, beldesinde dinlenmesi, böylece alınacak işçi sayısının iki katına çıkması sağlanacaktır. İşe giren bir işçi (sosyal güvenceye) sigortaya kavuşacak, piyasanın üzerinde alacağı ücret sayesinde de (çünkü asgari ücretle ve sigortalı bir iş bulmak mucize) asgari ücretin üzerinde bir aylık gelire kavuşacaktır.

    Tüm yetkililerin Zonguldak’ta yaşananlardan yola çıkarak gelecekte neler yaşanabileceğini iyi görmeleri gerekmektedir. Bu konuda valiliğin 200 yılında ODTÜ’ye yaptırdığı çalışma yol gösterici olabilir düşüncesindeyim.Ülke sınırları içinde yaşayan yurttaşların örgütlenmiş biçimi olan devlet, tüm insanların mutluluğunu,geçimini,sosyal güvenliğini,eğitimini düşünmek zorundadır. Bunlar ancak sürekli ve güvenceli bir iş ile mümkündür. Zonguldak insanının da TTK ve Erdemir dışında güvenceli, sürekli bir işe sahip olma şansı bulunma-maktadır. Zonguldak insanını iki sektöre bağımlı bırakmakla, TTK’ya yatırım yapmayarak kömür üretimini düşürmekle devlet Zonguldak’ı göç veren bir kent olmaktan kurtaramaz. Göçle kurulmuş bir kenti yeniden göçe zorlamanın maliyeti alınacak işçilerin maliyetinden fazla olacaktır.

TTK ve İSTİHDAM  2

       Her geçen gün TTK’nın işçi açıkları artıyor. Artan işçi açıklarıyla birlikte kömür üretimi de düşüyor. (4,5 milyon tondan 1,9 milyon tona düştü kömür üretimi) Zonguldak’ta TTK’nın işçi açığının artması demek işsizliğin de artması demek. Bunu 20 yıldır uygulanan özelleştirme, kapatma ve daraltma politikalarının bir sonucu olarak hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz.

      Daha önce de belirttiğim hane gelir durumu ve nüfusu belirlenerek işçi alınması önerime ek olarak, bölgemizde (ve tüm dünyada) en fazla ayrımcılığa uğramış olan Çingene vatandaşlarımızın işe alınmasında pozitif (olumlu) ayrımcılık yapılması zorunludur. İster özel olsun ister kamu olsun tüm kurumların insanlara eşitlikçi yaklaşım sergilediğinin göstergelerinden biri de Çingene vatandaşların iş sahibi olmasında aldıkları tutumdur.

          TTK’nın işçi açıklarının giderilmesinde bölgelerin ve köylerin nüfus yapıları mutlaka dikkate alınmalıdır. Kontenjanların nüfus yoğunluklarına göre belirlenmesi bir dengenin oluşmasını da sağlayıp bölgesel eşitsizlikleri önleyecektir.

          Bundan önceki işçi alımlarında Kandilli ve Gökçeler’den nüfus yoğunluklarına göre yeterince işçi alınmadığı herkesçe bilinmektedir. Bu nedenle bu iki beldemizdeki işsiz sayısı birçok köyümüzdeki işsiz sayısından daha fazladır. Bu beldelerimizin nüfusları her geçen gün azalmaktadır. Böyle sürerse belediye olan bu beldeler köye dönüşecektir.

VERİLEN SÖZLER

            Özellikle yerel seçimler sürecinde Yalnızca Kandilli için 500-700 kişi arasında işçi alınacağı sözü verildi. Bu sözleri verenler, iktidar partisinin il,ilçe başkanları ve milletvekilleriydi. Eğer bu sözler seçim almak için verilmiş tutulmayacak sözler ise, çıkıp açıklanmalıdır. Üzerinden 1 yıl geçmiş olmasına rağmen işçi alınması konusunda adım atılmış değil. Fakat halen daha aynı sözler verilmeye devam ediyor.

            İktidarın dolayısıyla devletin güvenilirliği bu sözlerin tutulup tutulmamasıyla test edilecek. TTK’ nın işçi açığı gerçeği ile verilen sözler yanyana getirildiği zaman hemen yarın işçi alınması gerekiyor. “Hazırlıklar yapılmalı” , “Yeni alanlar yaratılmalı” gibi sözlerin bu andan sonra açıklayıcılığı yoktur. Çünkü verilen sözlerin üzerinden geçen zaman, bütün hazırlıkların yapılması için yeterlidir.

            İşçi alınmamasının bir tek açıklaması olabilir: Gerçekte TTK bitirilmek isteniyorsa işçi alınmaz. 5 Nisan Kararları ile hedeflenen, ancak işçilerin ve bölge insanının yoğun tepkisiyle zamana yayılan TTK’nın Karadon-Üzülmez merkezli bir yapıya kavuşturulması gibi bir niyet varsa işçi alınmaz. Böyle bir daralmanın yaşama geçirilebilmesi için 6-7 bin işçi kalıncaya dek işten atmaların (Re’sen emeklilik), işçilerin kendiliğinden emekli olmalarının sürmesi ve işçi alınmaması gerekiyor. 5 Nisan Kararları böyle bir taktiği önüne koymuştu. Termik santralı besleyecek kadar bir üretim yeterli görülmüştü.

       TTK’nın kömür üretmesi ve bölge insanının iş sahibi yapılması isteniyorsa işçi alınmasının acil bir durum olduğunu herkes görüyordur sanırım. Hane gelir durumu, hane nüfusu ve Çingeneleri gözeten bir işçi alımı  Zonguldak Halkı, ülke ekonomisi ve madenler için ertelenemez  bir durumdur.

KÖMÜR GEREKSİNİMİ

          Ülkemizin 10 milyon ton taşkömürü ithal ettiği gerçeği acıdır. Son 1 yıldır kömür fiyatlarının 130 dolar ve üzerine çıkmış olması hükümetin önlem almasını zorunlu kılmaktadır. Demir çelik sektörünün ihtiyacı olan 2,5 milyon ton kömür ihtiyacının dışa bağımlı duruma gelmesi tehlikelidir. Çin’in talep artışının bu hızla sürmesi durumunda kömür fiyatlarının daha da yükseleceği kesindir. Petrolde yaşanan artışın kömürde olmayacağını söylemek ve beklemek bilimsel bir davranış değildir.

         Yapılacak bir düzenlemeyle demir çelik sektörünün taşkömürü ihtiyacını iç pazardan karşılaması sağlanmalıdır. Bunun için de TTK’nın kömür üretimini 5 milyon ton ve üzerine çıkarması zorunludur. Coğrafi yapısı gereği Zonguldak madenlerinde kömür çıkarmak için insan gücü (emek yoğun çalışma) zorunludur. Almanya veya İngiltere’nin teknolojisini bizim ocaklarımızda kullanma olanağı yoktur. Bununla birlikte kömür çıkarma yöntemleri, çalışma koşulları, kömürün yan ürünlerine dönük alanların öne çıkarılmasıyla verimliliği artırmak ve sözde zararı düşürmek olanaklıdır.

        Ayrıca hammadde durumundaki maddelerin üretiminden elde edilen gelirin işlenmiş ara ve son ürünlerden daha düşük olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Dolayısıyla en akılcı yöntemlerden birisi de termik santralın TTK’ya devri olacaktır. Kömürü çıkaran kurum zarar ederken, çıkan kömürü elektriğe dönüştürüp satan kurum kar ediyorsa düşünmek gerekir. Santralın TTK’ya devri ile elektrikten sağlanan kar TTK’nın zararının azalmasını sağlayacaktır. Dünyadaki örnekleri de böyledir. 
TTK ve İSTİHDAM  3

       Bu konuda daha önce yazdığım iki yazıda, hane nüfusu ve gelir durumuna göre en yoksuldan başlayarak işçi alınması gerektiğini belirtmiştim. Bir de Çingene yurttaşlara öncelik verilmesi yönünde pozitif (olumlu) ayrımcılık yapılmasının bugüne kadarki dışlayıcı yaklaşımın telafisi için zorunlu olduğunu yazmıştım.

      Katılır veya katılmazsınız. Ancak ekonomik faaliyetin üretim, pazarlama, yatırım gibi temel gereklilikleri arasında "sosyal fayda" nın da olduğunu unutmamak ve/veya anımsamak gerekiyor. Çünkü herkesin ülke kaynaklarından emeği ve bilgisi ölçüsünde yararlanma hakkını vermek ve tanımak gerekiyor. Nasıl ki işsizlik kişilerin kendi seçimi değilse ve uygulanan ekonomik politikalar en önemli etken olarak belirleyici oluyorsa; iktidarlar bu gerçek doğrultusunda "en mağdur" olanları  koruyucu uygulamalara gitmek  zorunda.

      TTK' ya işçi alımının bir de teknik yanı var. Bilindiği gibi madencilik ağır bir iş kolu. Üretimin yapıldığı (-400 , -600 metre) yerin altındaki ısı, basınç, hava (solunum) durumu yer üstüne benzemiyor. Bunlara çalışma koşullarının ağırlığı da eklenince herkesin madencilik yapamayacağı gerçeği kendiliğinden ortaya çıkıyor.

       Bundan önceki işçi alımlarından sonra yaşanan sanat değişikliği, raporlu olarak yer üstüne çıkma, yan (daha kolay) servislere geçme gibi olumsuzluklar unutulmamalıdır. (Bu arada hemen belirtmeliyim ki, bu olumsuzluklar TTK -KİT- düşmanlarının propagandasını yaptığı ölçülerde olmadı hiçbir zaman. Çünkü birçok sanatın kadro açığı giderilmediği için zorunlu yer değişiklikleri yapıldı...yapılıyor. Birileri de bunu kullanarak TTK -KİT- düşmanlığı yapıyor.)

YÖNTEM ÜZERİNE

            TTK' ya yapılacak işçi alımında; (en yoksullar belirlendikten sonra)  sağlık muayeneleri ocak içi koşullara göre yapılmalıdır. Geçen dönemden örnekleri var; epilepsi (sara), şizofreni, gece körlüğü, tansiyon sorunu... olanlar işe alındı. Bir kısmı daha sonra doktor raporuyla yer üstüne çıktı. Elbette bu tür rahatsızlıkları olanlar da işe alınmalı. Ancak madenci olarak değil...

            Öyleyse 400-600 metre yer altının basınç, ısı, hava (solunum), hatta çalışma koşulları yer üstünde oluşturulmalı; işe alınacaklar burada belirli bir süre tutulduktan sonra nabzı, tansiyonu, psikolojisi gibi doktorların belirleyeceği ölçütlere göre gözlenmeli ve sağlık  durumu uygun olanlar seçilmelidir. Gerekiyorsa İş Yasası'ndaki deneme süresine ilişkin uygulama yaşama geçirilmelidir. 2 aylık çalışma sonrası verimli olamayanlar işe alınmayarak, yerlerine yedektekiler çağrılmalıdır.

            Madenciler arasında da espri konusu olan; kendisi 50 kg. gelen bir adamı işe alıp 10 tane direk taşıtamaz, 3 tane tonluk araba dayandıramazsanız işi yürütemezsiniz. Bir de işe aldığınız adamın sağlığı uygun değilse hiç verim alamazsınız.

            Yani; işe işçi almış olmak için değil, işyerinde verimli olabilecek işçi almak için yola çıkılırsa kurum-lar ve ülke ekonomisi kazanır. Bu yöntem torpilin, rüşvetin, dedikodunun en aza inmesini sağlayacaktır. Ve herkes rahat hareket edecektir.

Kurum Yöneticilerinin, Sosyal Hizmet uzmanlarının, Yerel Yönetim temsilcilerinin, Sendikanın,  İşçi Bulma Kurumu yetkililerinin ve Meslek Odalarının oluşturacağı bir komisyon işçi alımları konusunda görevlendirilmeli, siyasetçilerin müdahale etmemeleri sağlanmalıdır.

            Bunların dışındaki her uygulama ve tutum şaibeli olarak algılanacaktır. Kurumun ve yerel siyasetin rahatlaması için böyle bir yaklaşım gereklidir. 

İŞÇİ AÇIĞI BÜYÜYOR

            İşçi açığı her geçen gün büyüyor. Gününü dolduran emekli oluyor. TTK' da işçi açığı üretimin düşmesi anlamına gelmektedir. Bir zamanlar 4,5-5 milyon ton olan üretim 1,9 milyon tona düştü. Herkes bunu görmek zorunda. İşçi açığı demek 130 dolar ve üzerinde fiyatlarla kömür ithalatı demek. Zonguldak' ın altında çıkarılmayı bekleyen 1,3 milyar ton kömür hem ilimizi hem de ülkemizi rahatlatacaktır. Yani sorunun ekonomik yanı gözardı edilemeyecek noktalara gelmiştir.

            Yılda 10 milyon ton taşkömürü ithalatı üzerinde siyaset yapılamayacak kadar önemli bir durum olarak karşımızda durmaktadır. İthalata verdiğimiz döviz ve kullanmadığımız yer altı kaynaklarımız bizim daha nesnel ve toplumsal çıkarları gözeterek düşünmemiz gerektiğinin kanıtıdır.

salim çalık



Hiç yorum yok:

YEDİ MART SEKSENÜÇ ÜÇ MART DOKSANİKİ VE TÜM MADEN ŞEHİTLERİNE

hangi köyün yüreği / hangi ananın gözyaşları / tutabilir yasınızı // bilmem kaç yedi kat altında / yatarken yerin / okuttular kur’an’ınızı / yatış şeklinizi bile bilmeden // ilk size kuruldu/ cenazesiz gömütlükler/ -dünyada yüreğim gömüt size-// bilmem kaç yedi kat altında yerin / yatarken sizler / yemin ettim böylesinin sürmeyeceğine // yemin ettim/ yatış şeklinizi bilmeden// bilin ki dostlarım / dimdik ve ayaktasınız / yüreğim gömüt size...// Armutçuk-Kozlu 10/03/92 / salim çalık / GÜLMEKLE AĞLAMAK ARASI (sf.36)

geleceğe dikiliyor gömüt taşları



biliyorum
kendisini kirleterek tükeniyor
umutla süslenmiş gelecek günler

şimdi
bir bir içime gömülüyor
yaşamda alacağı kalan çocuklar
ömrü metaya değişilen işçiler
içime gömülüyor
töreye kurban edilen kadınlar
ve karşılıklı dağlara sürülüyor gençler
gömüt taşları geleceğe dikiliyor
gömüt taşları iki parça yüreğime

şimdi
tepeden tırnağa utançla
__ipe çekiyorum mutluluk düşlerimi
acı ve hüzün ötesi yaralı duygularla
__tenime gömüyorum gülüşlerimi

………………kasım-aralık 2007
salim çalık