ölmüş
babanızı, ölmüş kocanızı, ölmüş sevgilinizi, ölmüş dostunuzu… SİZ HİÇ
KUCAĞINIZA ÖLMÜŞ BİR İNSANI ALDINIZ MI?
sanırım
anaların, eşlerin, sevgililerin dile getiremedikleri fakat söylemek istedikleri
aşağıdaki cümlelerdir…
……….
ekmek parası diyerek göçtük geldik buraya. kocam göçükte
kalıp öldü; bana da kan parası verdiler.
ölmek için bu kadar yol gelmeye gerek var mıydı? köyümüzde
kalsaydık ya da açlıktan ikimiz birlikte ölseydik…
kimse anlamıyor; verilen kan parası, dul maaşıyla aldığım
ekmeği yerken sevdiğimin etini çiğniyormuş gibi oluyorum… kimse anlamıyor;
derdim para değil, çalınan ömrümüz ve yaşayamadıklarımız…
…….
ellerin…
grizuda yanmış bir madencinin yüreğiyle yanar
ellerin…
üreten ve yaratan ellerin ve seven ellerin
yitirilmiş sevdiğinin yüreğince kanar
………..
soma
katliamında oğlu kader yıldırım’ı yitiren anne elmas kaya, duruşma sırasında; “Deniz
olsam isyanım kıyılara vururdu, bize bunların yalanlarını hikayelerini
dinletiyorsunuz. Onlara bir şunu sorar mısınız: Siz hiç kucağınıza ölmüş bir
evladınızı aldınız mı?”
.........
ve çocuklarına miras bırakıp ölümü
ve madenciliği
gün geldi jandarma zoruyla
gün geldi açlık belasına
boynunu büküp kazma salladı
bu halk…
yaşadığımız bu kent
bu ışıklı gece, tenimizdeki bu sıcaklık
kaç ölümle yaratıldı
bilseniz kaç cana maloldu
……..bu yaldız yaldız şehir
salim çalık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder